Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Ben, Matematik, ‘Ova Yazarı’ ve İD. Üçümüzün İD’yi ikna edebileceğimizi sanmıyordum. İD’nin şahsında kendisini ve bütün insanlığı resmediyordum elbette. Öğrenmeme ve yapmama inadı insanlığın genlerinde vardı; ancak ve sadece bilişsel bir aydınlanma ile kırılan bir inattı bu."
Dağdakileri bütün karanlık noktalarıyla şeffaflaştıran, Ovadakilerin de aczini yüzlerine vuran nesnel dili çok hoştu ‘Bekçi’nin:
“Yaşadığınız
savaşların ve şiddetin, sorularınızın ve cevaplarınızın karakterini
etkilediğinin farkındasınız, umarım. Tüm acılarınıza rağmen bugün evrenin
bilemediğiniz sırlarına karşı tutumunuzu beğendiğimi söyleyebilirim.
Gözlerinizi atmosferin dışına diktiğinizde farkında olmadan bir araya geliyorsunuz.
Bir eliniz ürettiğiniz nükleer bombaların düğmesinde iken, diğer elinizle
düşman saydığınız insanların omuzlarına dokunuyor ve birlikte gökteki sırlara
bakıyorsunuz.”
Ne yazık
ki tam olarak böyleydik.
“Zihinsel
ekranınızda çok önemli bulduğum bir noktaya dokunarak onu büyütmek istiyorum.
Siz atmosfer dışına baktığınızda bütün psikolojik kaygılarınızdan uzaklaşıyor
ve nesnel bakabiliyorsunuz. O baktığınız şey aslında saf ve net sorular ve
cevaplarla oluşturduğunuz ve adına bilim dediğiniz şeyin ta kendisi. Bu bakışı
geliştirmelisiniz. Kavgalarınızın, karmaşalarınızın ve anlaşılmazlıklarınızın
bu bakışı geliştirmenizle birlikte zaman doğrusunun geçmişinde kalacağını
bilmenizi isterim. Zaman doğrusu zannettiğinizin aksine her an yeniden
başlamaktadır sizin için.”
Ovadakiler
uyanmalıydı, ama nasıl? Bilim, bu anlamda Samirîlerin kontrolünde olduğu için
çözüm üretme kapasitesine sahip değildi, aksine insanlar için silah olarak
kullanılıyordu:
“Bilim,
dediğiniz birikimden bahsedince bazılarınızın irkildiğini düşünüyorum ve bu
irkilmeyi anlamakta zorluk çekiyorum. Kabul ediyorum, bilimsel teori, teorem ve
eylemlerinizin sonuçları, subjektif nedenlerinizin etkisiyle sizin
kavgalarınızda bir avantaj olarak kullanılıyor. Teknolojik üstünlük elde eden
bazılarınız bunu hükmetme aracı olarak kullanıyorlar. Hatta daha da ileri gidip
kendilerini sizin tanrılarınız olarak tanıtmaya kalkıyorlar.
Elbette
ki; haksızlar. Fakat, haksız oldukları yer bilim değil, bilimi kullanma
şekilleri. Sizin bu türden sebeplerle bilime karşı durmanız çok yersiz ve
anlamsız, hatta komik. İnandığımız Allah’ın yarattığı evreni ve evrenin
bilemediğiniz sırlarını anlamaya çalışmanız bir ibadet değil midir? Halife
olarak yaratılmış olmanız, başka ne anlama gelebilir ki?”
‘Halife’
sözcüğü bir ışık yakmıştı zihnimde. Bakara Suresi’nin 30-34. Ayetleri ‘Ova
Yazarı’nın ‘Halife’ vurgusunun en güçlü kaynağıydı:
“Hani,
Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar,
“Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana
hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben
sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. Allah, Âdem’e bütün varlıkların
isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler
iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Melekler, “Seni bütün
eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir
bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan
sensin” dediler. Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini
söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve
yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli
tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. Hani meleklere, “Âdem’e secde edin!” demiştik de İblis
hariç bütün melekler hemen secde etmişler, İblis kaçınmış, büyüklük taslamış ve
kâfirlerden olmuştu.”
İnsan
bilmek zorundaydı. Akletmekten, bilmekten kaçınan Ovadakileri uyarıyordu
‘Bekçi’:
“Sizin
sebepler perdesinin arkasına sakladığınız kişisel ve toplumsal
başarısızlıklarınızı irdelediğimi bilmenizi isterim. Sorularınızın ve
cevaplarınızın eksikliği özgüven kazanınıza yeterince veri üretmiyor. Sistemli
bir şekilde düşünmekten korkuyorsunuz. Korkunuzun nedeni de kötü niyetinizdeki
değil, tam aksine iyi niyetinizdeki yetersizlik araçlarından. Unutmuş
olacağınıza inanmadığım bir konuyu hatırlatmak istiyorum şimdi. Doğru düşünüp
düşünmediğinizden emin olmak istediğiniz halde, emin olamamanızın tek sebebi,
doğru sorgulama ve sınama yöntemlerini kullanamamak olabilir mi?
Yaptığım
araştırmalara ve gözlemlere göre, doğru düşüncelerinizin toplandığı tek deponuz
Matematik dediğiniz bilgi alanı. Sorgulanması zamanın kodlarına ve mekânın
belirsizliğine göre en kolay olan ve subjektif nedenlerden etkilenmeden
ürettiğiniz tek bilgi alanı da bu. Hepiniz, bu alanda yetersiz kalmaktan
korkmanıza rağmen, o alana büyük bir saygı ile yaklaşıyorsunuz. İşte ben bu
saygınızı çok sevdim, ama Matematik öğrenmekten kaçınmanız beni çok şaşırttı.
Bunu neden yapıyorsunuz? Akıl yürütmek insanı iyi tutar, iyileştirir ve
Allah’ın yeryüzündeki halifesi yapar!”
Ben,
Matematik, ‘Ova Yazarı’ ve İD. Üçümüzün İD’yi ikna edebileceğimizi sanmıyordum.
İD’nin şahsında kendisini ve bütün insanlığı resmediyordum elbette. Öğrenmeme
ve yapmama inadı insanlığın genlerinde vardı; ancak ve sadece bilişsel bir
aydınlanma ile kırılan bir inattı bu.
Bilişsel
aydınlanma… tarih boyunca ne kadar çok anlam yüklenen ve neredeyse yüklenen
bütün anlamları çarpıtılan bir tamlama. Cezbedici bir ses tonu vardı; bütün
sırlara ulaşmış olmak gibi, herkesin aldatıldığını fısıldayan bir aldanma
büyüsü ile kuşatılmıştı. İlk sırrı bir ‘tanrı olmadığı’ yalanına sarılarak
fısıldanmıştı her seferinde.
Belki de
binlerce kez bunu böyle yapmıştı Samirîler ve insanlar her seferinde aldanma
büyüsüne tutkuyla inanmış ve fısıldanan yalana inanarak aydınlandıkları
yanılgısına kapılmışlar ve böylece akıllarını yitirmeyi seçmişlerdi.
Bir
tanrının olmama olasılığı imkânsız bir olaydı. Bu kadar açık bir kesinliği
ancak büyülenmiş insan reddedebilirdi; bir tanrının olmama olasılığının
imkansızlığı gibi birden çok tanrının olma olasılığının imkansızlığı da
aydınlanma büyüsünün sahte gerçek inşâ etmesinin kurbanı olmuştu.
Matematiği
ve bilimin diğer dallarını, felsefeyi ve tahrif ettikleri bütün dinleri
kullanarak insanları büyülemeye devam eden Samirîleri durdurmalıydık; ancak ve
sadece tek ve eşsiz ilahî bilgi kaynağı olan Kur’an’ın kutsal ışığı
altında bilişsel bir aydınlanma ile aldanan insanın inadını kırmalıydık.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.