Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Cevval’in bu tepkisi İD’nin okuduklarından etkilenip etkilenmeyeceğini de belirleyecekti bence. Çünkü o âna dek benimle birlikte bir etkinlik yapıyor olma imkanı bulmaktı tek sebebi. Ben de kaldığı yerden okumaya devam ettim onun heyecanını ve gerekçesini ötelemeyerek."
İlgisini çekmek bir yana Cevval’i altüst etmişti okuduğu cümleler. İD hikayesini bilmiyordu Cevval’in, ama sesli okuduğu yeri dinlerken onun renkten renge girdiğini görüyordum ben. Annesi ile ilgili düşünceleri yüzüne patlamıştı sanki.
‘Sizi…’
dedi biraz durakaldı Cevval. ‘İkinizi izlemek daha iyi, devam edin bence. Kadınlarla
ilgili söylenebilecek her olumsuz şey benim ruhumu kamçılıyor, bu da değişmeden
sonsuza dek sürecek. Erkekler de sadece kurbandırlar; onların kurbanlarıdırlar!’
‘Saçmalama!’
diye sertleşti İD. ‘Kadınlar ne yapıyorlarsa erkeklerle birlikte yapıyorlar;
tek taraflı düşünemezsin!’
‘Doğru!’
dedi Cevval. ‘Erkeklerle birlikte yapıyorlar, ancak Şeytan’la birlikte
yaptıkları şeyler çok daha fazla!’
‘Hiç de
bile!’ dedi İD gözlerini ekrandan ayırmadan. ‘Sen çok abartıyorsun!’
‘Siz devam
edin, beni karıştırma mühendisle macerana!’ dedi Cevval soğuk bir sesle. ‘Senin
de okuduklarından etkileneceğini sanmıyorum!’
İD’nin
bütün neşesi kaçmıştı.
‘Upuzun
bir yolculuk işte!’ dedi somurtarak. ‘Etkilenip etkilenmeyeceğimi asla, ama
asla bilemezsin!’
Sonra
açısı bozulan ekranı yeniden dengeledi ve sessizce okumaya çalıştı, ama artık dikkatini
toplamakta güçlük çektiğini görüyordum.
Çok
değişik bir karakteri vardı, insanları suçlamak yerine başka bir tarafa
kaçırıyordu bakışlarını. Ben olsam Cevval’i bir erkek olarak kadınlarla işlediği
cinsel günahlar silsilesinden vurup geçerdim.
Cevval’in
bu tepkisi İD’nin okuduklarından etkilenip etkilenmeyeceğini de belirleyecekti
bence. Çünkü o âna dek benimle birlikte bir etkinlik yapıyor olma imkanı
bulmaktı tek sebebi. Ben de kaldığı yerden okumaya devam ettim onun heyecanını
ve gerekçesini ötelemeyerek.
A’râf Suresi’nin
1-30. ayetlerini alıntılamıştı ‘Ova Yazarı’; yeniden okuyup yaşadıklarımızı düşünmemiz
için:
“Bismillâhirrahmânirrahîm
Elif-lâm-mîm-sâd. Bu, kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için
sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir sıkıntı olmasın.
Rabbinizden size indirilene uyun; O’nu bırakıp da başka önderlerin ardından
gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! Nice ülkeler var ki onları helâk
ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geliverdi.
Azabımız onlara gelip çattığında, “Biz gerçekten zalim kişilermişiz!” diye
yakınmaktan başka söyleyecekleri söz kalmadı. Elbette kendilerine peygamber
gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorgulayacağız. Ve
onlara (olup bitenleri) tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz (olup
bitenlerden) uzakta değiliz. O gün ölçü-tartı haktır. Artık kimin tartıları
ağır gelirse işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse
işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini
ziyana sokanlardır. Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim
vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz! Andolsun sizi yarattık;
sonra size şekil verdik; sonra da meleklere, “Âdem’e secde edin” diye emrettik.
İblîs’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenler arasında yer almadı. Allah
buyurdu: “Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblîs),
“Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın”
dedi. Allah, “Öyle ise in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin
değildir. Çık! Artık sen aşağılıklardansın!” buyurdu. İblîs, “Bana insanların yeniden
diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi. Allah, “Haydi, sen mühlet
verilenlerdensin” buyurdu. İblîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin
vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru
yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından,
sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden
bulmayacaksın.” Allah buyurdu: “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık!
Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!” “Ey
Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediklerinizden yiyin. Ancak şu ağaca
yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.” Derken şeytan, kapalı olan avret
yerlerini birbirine göstermek için onlara fısıldayıp kafalarını karıştırdı ve
“Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî yaşayanlardan olursunuz
diye yasakladı” dedi. Onlara, “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim”
diye de yemin etti. Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini
tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından
üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım
mı ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?” diye
seslendi. Dediler ki: “Ey rabbimiz! Biz
kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan
edenlerden oluruz!” Allah, “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için
yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır. Orada
yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan diriltilip çıkarılacaksınız” dedi.
Ey Âdem oğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise
yarattık. Takvâ elbisesi, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın
âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar. Ey Âdemoğulları! Şeytan, anne
babanızı ayıp yerlerini birbirine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten
çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları
göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların
yoldaşları yaptık. Onlar bir kötülük yaptıkları zaman “Babalarımızı bu yolda
bulduk. Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Allah kötülüğü emretmez.
Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” De ki: “Rabbim adaleti
emretti. Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O’na çevirin, kendisine içten bir
inanç ve bağlılıkla O’na yalvarın! İlkin sizi yarattığı gibi (yine O’na)
döneceksiniz.” O, bir grubu doğru yola iletti, bir grup da sapkınlığa müstahak
oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler. Böyle
iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.”
Kaç insan
bu ayetleri okuyup derinlemesine düşünerek karşı cinsle yaşadığı çatışmaları
çözmeyi düşünüyordu; bilmiyordum, ama milyarlarca insanın çok çok büyük
kısmının okumadığından emindim.
‘Bekçi’
bunun da farkındaydı:
“İnsanın
varoluşuna gitmek ve orada ontolojik-mantıksal çözümlemeler yapmak kolay
değildir mutlaka. Gidip geldik; oradaki de bizdik çünkü. ‘Onlar’ da olsak; biz de
insandık ve sizlerden farklı değildik. Biz de bu mekanizmayı kullanıyoruz.
Genetik yapımız ve psişik metamorfoz düzeyimiz size göre daha doğal, daha düşük
katsayılarda kaldığı için tematik ışın kılıcımızla biraz daha fazla zaman
geçirebiliyor; konsantrasyon sorunlarımızı aşarken konu ile ilgili bağıllıklara
daha fazla değer veriyor; konunun derinliğini, genişliğini ve uzunluğunu
düşünmekte siz Dünyalılar kadar ihmalkâr davranmıyoruz.”
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.