5 Şubat 2024 Pazartesi

SA10565/SD3004: Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Bariz olan, öne çıkarılmış olan tutum, bakış açılarının hemen hepsi ‘nesnel’ olunca değer buluyor olduğuna göre, ‘nesnel’ bakmak, ‘nesnel’ yorumlamak ve ‘nesnel’ sonuçlara ulaşmak için yakından bakmak gerek."

Bir nesneyi -soyut ya da somut, insan, ağaç, hayvan ya da canlı-cansız diye tanımlanan, insanın içinde veya dışında gördüğü ve algıladığı, üzerinde düşündüğü herhangi bir şeyi- nasıl algılar, yorumlar insan? Ona dair yorumları birer sonuca evrilince, ona nasıl bakar, nasıl dokunur? Öznel mi nesnel mi? Dokunuşu o nesneyi nasıl etkiler? Onun nasıl algılanmasını sağlar? İnsan, dokunuşunun bütün etkilerini tahmin edebilir mi?

Ya da bir başka soru ile, ‘İnsan algıladığı nesneyi hangi uzaklıktan incelemelidir ki, nesneyi incitmeyecek bir yorumlama yeteneği ortaya koyabilsin?’ sorusu ile devam edelim. Bariz olan, öne çıkarılmış olan tutum, bakış açılarının hemen hepsi ‘nesnel’ olunca değer buluyor olduğuna göre, ‘nesnel’ bakmak, ‘nesnel’ yorumlamak ve ‘nesnel’ sonuçlara ulaşmak için yakından bakmak gerek.

Yakın; uzak olmayan, ancak ne yazık ki göreceli. İnsan en çok kendisine yakındır, ama en çok kendisi hakkında nesnel olamaz. Yine buna karşılık, bir mikroskopla incelediğimiz nesneye yakınlaştıkça ona dair bilgiler ediniriz; merceklerin kalitesi yakınlığımızın ölçüsünü belirler. Ne var ki mikroskopla yaklaştığımız nesneye yaklaştığımız gibi kendimize yaklaşamayız, nesnelliğimiz birdenbire ortadan kayboluverir.

Kendimiz kim? Ait olduğumuz toplum ya da inanç sistemi; politik tercihlerimizin bizi sürüklediği alanlardaki herkes, meslektaşlarımız, ailelerimiz ve… arzularımız, düşüncelerimiz, düşüncelerimizin yüklenerek dönüştüğü fikirlerimiz, sonuç olarak davranışlarımız.

Soru kendiliğinden doğuyor: İnsan nesnel bakabilir mi?

Evet bakabilir, ama yaklaştığı nesnenin kimliği önemlidir. Nesnenin kimliği değiştikçe yaklaşma ölçeğimiz ve mesafemiz hızla değişir. İnsanın yaklaştığı nesneye dair alışkın algıları, birikmiş bilgileri ve toplamda unutulması mümkün olmayan anıları vardır; insan bütün bunlardan soyutlanarak nesneyi algılayamaz, yorumlayamaz. Fakat bir başka imkân vardır nesnel yaklaşabilmek için: adalet ölçeği ya da belki vicdan.

Vicdan, adalet ölçeğini kullanmayabilir, körelmiş olabilir; bu bir engele dönüşünce insanın nesnel bakması imkânsız hâle gelir. Sınırsız taraftarlık, bu artık imkânsızlaşan nesnel bakışların yokluğu ile ortaya çıkar. Öznel bakış mı demeliyiz bu çıkmaz sokağa? Ya da öznel bakışlar ve öznel dokunuşlar bütünüyle kötü müdür? Bütünüyle kötü olsa, hepimiz öznel bakışlarımız dolayısıyla ‘kötü’ olmak zorundaydık, ama yine hepimiz biliyoruz ki tek tek hepimiz kötü değiliz. Hiç mi herhangi bir nesneye ‘iyilik’ amacıyla yaklaşmadık?

Ya da herhangi bir nesneye sıfır algı, sıfır bilgi, sıfır anı ile yaklaşmak mümkün müdür? Eğer her şey sıfır içerikli olsaydı, herhangi bir nesneyi algılama ve ona yaklaşma ihtiyacı hissetmezdik.

Asıl amacım, insanın öznel ya da nesnel algılama, yaklaşma, yorumlama ve dokunma imkânlarının asla ayrık olamayacağını göstermekti. Nesnel dokunabilmenin imkânsızlığını, ‘âdil’ olarak yaklaşmanın dışında herhangi bir birleştirici yaklaşımın mümkün olmadığının görülmesini sağlamaktı. Bilgilerimizden arınarak yaklaşamayız, yaklaşma ihtiyacı duymayız, yaklaşamadığımıza karşı âdil olamayız, adaletin mümkün olması için de dokunduğumuz her nesneye ait mümkün olan en fazla bilgiye sahip olmak gibi bir zorunluluğa tabiiyiz.

Adaletle dokunmak ise, bir insanın ‘nasıl dokunduğunu’ ayırt edebilmek için asla yorulması gerekmeyen bir yerindelik dokunuşudur; insan dokunuşunun ve kendisinin 'âdil’ olduğunu hisseder; çünkü yaklaşmanın temel koşullarını yerine getirmiştir ve neyin doğru, neyin yanlış, neyin suç ve neyin suç değil, neyin iyi ve neyin kötü olduğuna dair herhangi bir tereddüdü bulunmamaktadır.

Hepimiz her an bir şeylere dokunuruz, ister zihinsel süreçlerimizde isterse davranışlarımızda olsun; bu dokunuşlar bizi var kılar, bizi ileriye ya da geriye doğru irileştirir.

Dokunduğumuz her şeyin incinme hakkı elbette vardır; ancak adalet, incitilmesi gerekeni de gerektiğinde incitmek demektir de.

Önemli olan tek şey, öznel ya da nesnel, bütün dokunuşlarımızın adaletle kuşatılmasıdır ve bunun için gerekli olan vicdana sahip olma üstünlüğümüzü koruyabilmektir.




Not: ‘Nezdîra’ Zazaca’da ‘yakından’ demektir. Devlet eli ya da ideolojik çökeltilerin etkisiyle tamamen farklı ve kendine özgü bir yapısı olan anadilimin kasıtlı olarak Kürtçe’nin içinde boğdurulmasına tahammül edemiyorum. Bu, saldırı altındaki etnik kimliğimi korumaya yönelik küçük bir çabadır, saygı duyulmasını istiyorum. ‘Nesnel Dokunuşlar' insanın mümkün olan dokunuşlarını esas alarak ele alınan ve nesne dediğim her şeye âdil yaklaşımımı ifade etmektedir.

Seçkin Deniz, 05.02.2024, Sonsuz Ark, Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar


Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

  

Seçkin Deniz Twitter Akışı