Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Dilediğiniz şekilde düşünme özgürlüğünüzü elinizden alan bir açıklamaydı bu, ama kim bilir, aranızdan biri çıkıp da onun yanlış düşündüğünü söyleyerek 'boşluğa düşen' zihnini sakinleştirmeyi deneyebilirdi. Kur’an bize her zaman bir umut kapısı bırakıyordu."
Otistik, dâhi, çok zeki ya da deli dediğimiz insanların dünyalarının çok farklı olduğunu herkes biliyordu, ben de biliyordum. Fakat bilgilerimiz sadece 'farklı' diyebilecek şekilde yaptığımız basit, sıradan bir analojiden öteye gitmiyordu. 'Farklı' açıklayıcı değildi, gerçekten bilgilendirici değildi. "Biliyorum" dediğimizde kesinlikle yalan söylediğimizden emin olduğumuzu bildiğimiz bir bilinmezlik dünyasıydı bu dünya. Yani, bilmiyorduk.
Bu dünyayı
bize anlatabilecek birini yazdıklarıyla tanıdığımı düşünüyordum. Bizden biriydi
o. Otistik, dâhi, çok zeki ya da deli değildi. Normal standartlarda yaşıyordu, bizim
gibi bir işi ve ailesi vardı, yiyor, içiyor ve uyuyor, uyanıyordu, ölecekti.
Yabancı değildi; kendisinden de bahseden ‘Ova Yazarı’ydı o.
Zihninde
olup biten şeylerden bahsediyordu. Tarih boyunca insan zihninin yaşadığı
travmalara örnek olsun diye yazmıştı. Son notlarını onun ağzından aktarmam daha
doğru olacaktı:
"O ân,
geçmişte, şimdi ya da başka zaman zihnimin sakinleşmesini bekliyordum. İmkânsız
bir gerçekleşme, biliyorum. İnsan zihninin doğmadan önce başlayan
hareketliliğinin, doğduktan sonra da, ölene dek sakinleşmediğinden eminim.
Öldükten sonra, ne olacağına dair kesin bir bilgim yok. Ancak çok daha büyük
bir zihnin kontrolü altına girerek çalışmaya devam edeceğine dair düşüncelerim
var.
Bu,
Allah'ın yarattığı çok katmanlı bir zihinsel sistem ve dünyadaki zamandan
bağımsız bir şekilde işlemeye devam edecek olan zihnimin, uyku esnasında, gidip
bağlandığı bütünleşik bir şey. Zamansız; çünkü rüyaların hangi bilgi sisteminde
hangi zamanda çalıştığını açıklayamıyorum. Ancak zihnim o sistemi tanıyor,
hemen her gün uyuduğumda ruhum, her insanda olduğu gibi, bedenimden çıkıp
gidiyor, geride sadece göreli olarak otonom bir canlılığı sürdürecek enerji
bırakarak. Uyandığımda da yine o zamansızlıkla kopup geliyor zihnim, dünyaya
dönüyor. Sakinleşmiş dönüyor ya da ben sakinleşmiş sanıyorum sizin gibi.
Uyuyana dek yaşadığım, düşündüğüm her şey zihnimde ve ben uyuduğumda ruhumla
beraber giden zihnimdeki her şey o çok katmanlı zihinsel sisteme kaydediliyor. ("Allah, (ölen) insanların ruhlarını
öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin
ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar
bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır." Zümer
Suresi-42)
Belki de
bundan dolayı zihnimin sakinleştiğini zannediyorum. Yükünü boşaltmış, ama o
yükten asla bağımsız olmayan bir zihinle yaşamak, unutmak, ama asla
unutulmadığını bildiğin düşüncelerin ya da yaşantıların o sisteme
kaydedildiğini bilmek. Ürpertici bir gerçekle karşılaştığımı biliyorum. İnsan
hiçbir şekilde başıboş bırakılmamış ve Allah'ın merhametine muhtaç olarak
zayıf, günah işlemek üzere yaratılmış; gerçek bu. ("Acı sonun yaklaştıkça
yaklaşıyor! Evet o sana yaklaştıkça yaklaşıyor! İnsan, kendisinin başı boş
bırakılacağını mı sanır? O akıtılan meniden bir damlacık değil miydi? Sonra o,
alaka (rahime tutunmuş embriyo) olmuş, derken Allah onu yaratıp şekillendirmiş;
Ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır. Peki bütün bunları yapan, ölüleri
diriltemez mi?" Kıyâme Suresi-34-40)
Yol açık; yasaklananları yapan insan Allah'tan af dileyebilir, bu hakkı var. Düşüncelerinden eyleme dönüşen her şeyden de sorumlu olduğu gibi, düşüncelerinde yer alan her şeyden sorumlu olmak insan için çok ağır. ("Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah’a aittir. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder; Allah her şeye kādirdir." Bakara Suresi-284)
Zihnimin
sakinleşmesini beklememin, imkânsız bir gerçekleşme olduğunu biliyorum. Eğer,
beni yaratan Allah yardım etmezse zihnimin sakinleşmesini beklemem anlamsız.
Zihnin doğası bu; durmamak üzere çalışmak. Zihnimin nasıl çalıştığını
biliyorum. Bedenimde, beynimde konumlanmış, beynimin maddi niteliklerini
kullanarak işleyişini sürdürüyor, ancak bildiğimiz anlamda bir maddî forma
sahip değil; dünya zamanına göre çalışmak üzere tasarlanmış. Doğrusal bir zaman
akışı var, ancak işlem yapma kapasitesi zamanla sınırlı değil; ardışık
önermelerle sonsuz bir zincir üretebiliyor ve zincirin her bir halkasını
oluşturan önermelerin herhangi birinden herhangi bir 'nedenle' sıçrama yaparak
sonsuz sayıda zincir oluşturmak gibi neredeyse sonsuz bir özgürlük alanında
işliyor.
Şu anda,
şimdiki anda zihnimi sakinleştirerek, her bir önermede bütün özellikleriyle
sıçramasını kontrol ederek ve bu sıçramaları yöneterek bunları yazabiliyorum.
Biliyorum, zihnim durmuyor ve durmayacak; insanın yaptığı her şeyin doğduğu yer
olduğu için durmayacak. Korkutucu olan bu; asla durmamak üzere tasarlanmış bir
zihinle yaşamak ve her an yaşanabilecek sıçramalarla sonsuzca kez, sonsuz adet
zincir oluşturabilecek insan Allah'ın koyduğu kurallara uymakta zorlanacak, ama
asla o kuralların bütün olarak dışına çıkamayacağı için, her bir ihlal edilmiş
kuralın ötesinde yaratılmış diğer kurallarla karşılaşacak. Allah'ın koyduğu
kurallara uymadıkları için deliren insanların uydukları kurallar gibi,
zihinleri zamansız bir akışta akmaya devam etmeye programlayan da Allah. (“De
ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin
kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman
hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Felak
Suresi-1-5, "De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine
vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların
Melikine, insanların İlahına sığınırım.” Nâs Suresi-1-6)
Şu an,
geçmişte, şimdi ya da başka zaman zihnimin sakinleşmesini bekliyordum. İmkânsız
bir gerçekleşme, biliyorum; ama artık siz de biliyorsunuz, bunu da
biliyorum." ("Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura
kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur." Ra'd
Suresi- 28)
Ben bu
düşünceleri ilk okuduğumda, onunla benzer birçok şey yaşamama rağmen, çok ciddi
bir boşluğa düştüğümü itiraf edebilirim. Evet; onun dediği gibi "artık
ben de biliyordum", okuduysanız artık siz de biliyorsunuz. Bundan sonra
yaşamak sizin için daha ağır olacak, onu da biliyordum.
Dilediğiniz
şekilde düşünme özgürlüğünüzü elinizden alan bir açıklamaydı bu, ama kim bilir,
aranızdan biri çıkıp da onun yanlış düşündüğünü söyleyerek 'boşluğa düşen'
zihnini sakinleştirmeyi deneyebilirdi. Kur’an bize her zaman bir umut kapısı
bırakıyordu.
Ne kadar
süre geçtiğini bilmiyordum, karımın yanı başıma gelerek beni sessizce izlediğini
fark edene kadar da durmuş o zamanda yaşadıklarımın farkında değildim. Her şey
bende, zihnimin içinde ve birbirinden kopmadan yaşanıyordu. Lavaboda, aynaya
bakarken ya da açık musluktan akan suda ellerimi yıkarken.
Ona
baktığımı fark edince, ‘İyi misin?’ diye sordu. ‘Geciktin biraz, baban senin o
ünlü roka salatandan istiyor, bütün malzeme hazır!’
‘Tamam!’
dedim ellerimi ve yüzümü kurularken. ‘Ben de özledim roka salatasını!’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.