Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"İnsan kendisinin ‘özne’ olduğuna inandırılan bir sistemde, sürekli gözetlendiğini ve güçlülerin sıkıştırdığı hayat alanında alçakça bir şekilde aldatılarak nesneleştirildiğini bilmiyordu; ‘aydınlanma’ dedikleri zifiri karanlıkta aklı kullandıklarını iddia edenlerin tamamı tarafından örtülmüş olan bu hakikati öğrenmek zorundaydı."
‘Ova
Yazarı’ da ‘Dağ Yazarı’nın izini sürdüğü ‘Bilgi Düğümü’ne ulaşmıştı. Dağ’dan
Ova’ya uzanan yolda temel hammadde bilgiydi:
“Bugün, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarını yaşarken insanın bilgiye olan ihtiyacı derinleşen mutsuzluk ve kaos sonucu evrilerek doğru bilgiye olan ihtiyaca dönüştü. Yanlış-manipüle edilmiş bilginin insanı getirdiği noktada verdiği, kazandırdığı davranışlar bütün olarak insanı aşağılayan, hassasiyetlerini yok eden ve hayvansı özgürlük katmanlarında gezinir hale getiren özellikler kazandılar. Çok hızlı değişen insan, nesiller arası geçişi doğru yönetemez hâle geldi ve tıkandı.
İnsan
aklının ya da insanın en büyük güvencesi olan vicdan ve doğru bilgiye duyduğu
merak açılacağı alanlarda doğru bilginin güvenlik alanına muhtaç durumda. Hâkim
gücün etkisinde kalmaksızın, soruşturulmuş ve emin olunmuş bilgi ile internet
yayıncılığı yapmaya devam etmeliydik. Güç savaşlarının ana alanı olan Bilgi, bu
anlamda içerdiği her şeyi yayanı da sorumlu tutmaktaydı.”
Şeytanın
ve insan nefsinin insan iradesini ikna etmek için kullandığı şey bilgiydi; ama
doğru bilgi değil, değiştirilmiş ve ‘Kırmızı Tavşan’a dönüştürülmüş bilgi.
Gönderilen bütün ilahî kitapların samirîler tarafından değiştirilmesinin de
amacı buydu. Kur’an bu yüzden korunmuştu; çünkü artık Allah elçi
göndermeyecekti.
Her biri
birer samirî olan Nietzsche ve Heidegger’in düşünceleri ile zihinsel şemasını
oluşturan, Karl Marx ve Sigmund Freud’un fikirlerini görünürde çürütmeye
çalışan ve insandan yana çaba gösterdiğini düşündürten Fransız filozof, sosyal
teorisyen, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog, psikolog ve sosyolog
Michel Foucault iktidar-bilgi teorisinde, bilgi ve gücün birbiriyle bağlantılı
olduğunu söylüyordu.
Çünkü
egemen bilgi, kendi çıkarlarına uygun bilgiyi üretme ve yayma araçlarına sahip
olan güçlülerin bilgisiydi. Bu bilgi okullarda, kitaplarda medyada, hemen her
yerde her yerde tekrarlandığı için, insanlar yaygın olarak bu bilginin 'doğru'
olduğuna inanıyor ve bu da güçlünün gücünü sürekli kılıyordu.
Güçlülerin
yayılmasını istedikleri bilgiye karşılık, güçsüzlerin bilgisi, kesin doğru olsa
da dışlanıyor, aşağılanıyor, diplere itilerek düşmanlaştırılıyordu.
Bu bir
itiraftan başka bir şey değildi, kendisi de samirî sisteminin bir halkası ve
kitlesel dönüşümlerde aktif rol olan Foucault için. O, ‘Eşcinselliği hastalık
olarak ya da transseksüelliği kişilik bozukluğu olarak tanımlamanın biyoiktidarın
tahakküm, baskı ve özneleştirme mekanizmaların işleyişinin bir sonucu olduğunu’
iddia eden bir ruh hastasıydı. Foucault’nun bugün insanlığın başına bela edilen
cinsiyet travmalarına da katkısı büyüktü.
Kendisi de
egemen ve satanist bir dilin iktidarına hizmet ediyor ve kelimelerin
anlamlarını değiştiriyordu; insanlık bugün kendisini, erkek ve kadın
cinsiyetini tartışıyor ve erkekler organlarını keserek kadın olduklarını
zannediyorlarsa bunu Foucault’ya borçluydu. Antik Yunan’ı bütün sapkınlıkları
ile terleye terleye sırtında iki bin beş yüzyıl önceden bugüne en etkili
biçimde taşıyanlardan biri de oydu.
İnsan bu
fotoğrafta özne değildi, ulaşılmak istenen eylemin nesnesiydi; insanları ve
iktidarları araç olarak kullanan Şeytan’ın nesnesi. ‘Özne’ olan, asla nesne
olmayan insan başka türlü nasıl kendisini yaratan Allah’a karşı, kendisine
düşman olan İblis’le iş birliği yapabilirdi ki? Allah insanı daima bir muhatap
ve bir özne olarak tanımlarken, insanın kendisini aşağılayan ve nesneleştiren
Şeytan’a uyması ‘kandırılmış’ olmak dışında nasıl izah edilebilirdi?
İnsan, kendisinin ‘özne’ olduğuna inandırılan bir sistemde, sürekli gözetlendiğini ve
güçlülerin sıkıştırdığı hayat alanında alçakça bir şekilde aldatılarak
nesneleştirildiğini bilmiyordu; ‘aydınlanma’ dedikleri zifiri karanlıkta aklı
kullandıklarını iddia edenlerin tamamı tarafından örtülmüş olan bu hakikati
öğrenmek zorundaydı.
‘Dağ
Yazarı’nın işaret ettiği ABD'li Albay Stefan J. Banach'a ait ‘Virtual War and
Weapons of Mass-Sanal Savaş ve Kitle Aldatma Silahları’ başlıklı notlara geri
dönmüştü zihnim; itiraf niteliğindeki bu notların romanın akışında yerli yerine
oturması gereken zaman bu zamandı:
“Ray
Kurzweil'ın belirttiği gibi. Her on yılda bir ilerleme oranını iki katına
çıkardığımızdan, sadece yirmi beş takvim yılı içinde, bugünün hızında bir
asırlık ilerlemeye eşdeğer ilerleme göreceğiz. Teknolojik değişim, sağduyulu
sezgisel lineer görüşün aksine üsseldir. Üstel büyüme oranı kadar üssel büyüme
var. Bu gelişmeler, yeni Sanal Savaş ve kitle aldatma stratejilerinin ABD'nin
eski savunma kurumlarının anlayabileceğinden daha hızlı bir şekilde
oluşturulmasını sağlıyor. Şu anki DoD (Savunma Bakanlığı Stratejisi) şeması
1947'de belirlendi.
Amerika
Birleşik Devletleri, distal (merkezden uzak) ve proksimal (gövdeye yakın)
anlatılarının ulusal ve küresel bir yeniden karşılığını yaşıyor. Bu, mevcut
toplumların yeniden canlandırılması ve yeniden şekillendirilmesi olarak
tanımlanan sosyal yaratma yoluyla başarılmaktadır. Bu, devrimci değişime
ulaşmak için yeni bilgileri neyin/kimin, ne zaman ve nasıl öğrendiğini
belirleyen bir kültürde bilgi bütünlüğünü sentetik ve / veya doğal olarak
sömüren liderlik faaliyetidir. Siyasi doğruluk yoluyla yerel baskı, insan
davranışındaki dönüşümsel değişikliği zorunlu kılmak için kullanılır.
Özgürlüğün ve demokratik bir kültürün yasalarının sistematik manipülasyonu,
toplumsal normları rakip amaçların lehine değiştiren etkin bir faaliyettir.
İlişkisel
diyalektiğin sömürülmesi, aldatma ajanlarının kullandığı başka bir tekniktir.
Amaçlarından biri, kalıcı istikrarsızlık sağlamak için kalıcı kültürel distal
ve proksimal anlatılar arasına kamalar sürmektir. Hedeflenen nüfus içinde
akademik, bilgi, siyasi, sosyal, dini, ekonomik, güvenlik, finansal ve kültürel
anlatılarda var olan iletişim kalıplarının manipülasyonu hedeflerdir.
Demokratik ve otokratik toplumlarda kurumsal ve devlet sansürü en önemli
aktörlerdir.
Tanrısal
olarak, bu dünyadaki fiziksel kimliğimiz, küresel erişime sahip olan sanal bir
kimliğin yerini fazlasıyla alır. Bu aktivitelerin bir kısmını, çeşitli sosyal
medya kanallarında verdiğimiz mesajlarla kontrol edebiliyoruz. Sanal kimliğimiz
çevrimiçi olduğunda, bu kimliğimize kimin erişiminin olduğuna veya
bilgilerimizle ne yapıldığına dair kontrolümüz yoktur. Sanal kimliğimiz,
küresel maruz kalma ve nedenleri teşvik etme veya yeniliklerden para kazanma
yeteneği açısından çok daha güçlüdür. Bununla birlikte, teknoloji şirketlerinin
ve diğer endüstrilerin, kişisel kimliğimizi küresel pazarda kâr için sattığına
dair birçok örnek var.
İnternete
bağlandığımızda her birimiz ebedi dijital parmak izlerini geride bırakıyoruz.
Kişilik profili davranışlarımız çeşitli "çerezlerle" yakalanıyor ve
dikkatimizi çekmek, kimliklerimizden para kazanmak ve işimizden kazanç sağlamak
için ödeme yapan kişilere elektronik olarak taşınıyor. Yeni Amerikan
aristokrasisindeki çeşitli gayrimeşru ajanlar tarafından kullanılan bu davranış
kalıpları, pek çok Amerikalıya fiziksel alanda zarar vermekte ve bireysel
özgürlüklerimiz için gelecekteki olumsuz sismik değişimleri açığa vurmaktadır.
Bütün
bunlar akla şu soruyu getiriyor. Bugün kimliğinizi kimin aldığını ve sattığını
biliyor musunuz? Bu, kitle aldatmacası silahlarının gelecekte nerede
olacaklarına göre olgunlaşmamış olmasından dolayı önemli bir sorudur.
Önümüzdeki yıllarda kitle aldatmacası silahları daha güçlü hale geldikçe,
güçlendirilmiş aktörler için sosyal kontrolü mümkün kılacaklar.
Bireyler yapmaları gereken işleri kolaylaştırmak için çeşitli fiziksel kimliklere sahiptir. Sanal mekânda birkaç fiziksel kimliğe sahip olan insanların gerçekliğini tahmin ederek, kâr ve yasadışı nedenlerle sınırsız sayıda kimlik oluşturma potansiyeli görülebilir. Her gün sonsuz sayıda sanal avatar oluşturabilen yeni internet robot teknolojileri var. Neyin ve kimin “gerçek” olduğunu anlamak gittikçe zorlaşmaktadır.”
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.