4 Şubat 2024 Pazar

SA10563/SD3003: Sıkıntı (Roman); 6. Bölüm-Ova 44

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Banach'ın insanları korkuttuğu şey yine kendisinin de hizmet ettiği şeytanî bir distopyaydı. İç içe tasarlanmış bir kötülük evreninde yaşarken insan hangi bilgiyi doğru ve güvenilir olarak algılayabilirdi ki?"

Kötülüğün bütün dünyaya yayılması için hem aklı hem de silahlı devlet gücünü kullanan Amerikalılar, internet olgusunun tahmin edilemez bir şekilde insanın ‘özne’ oluşuna hizmet ettiğini fark etmişlerdi ve paniğe kapılmışlardı; birbirlerine düşmüşler ve bilgi egemenliklerinin sürmesi için birbirlerini ikna etmeye çalışıyorlardı.

Kontrol ettikleri ülkelerde kalıcı istikrarsızlıklar üreterek NATO gibi çelikten, nükleerden yapılma ve acımasız şeytanî yumruğu insanların tepesinde tutma fırsatı bulamayacaklar, toplumsal normları samirîlerin lehine zorla değiştiremeyeceklerdi; insanları, sanki gözetlemeye dayalı gelişmiş bu sistemi kendileri tasarlayarak kurmamışlar gibi sanal kimliklerinin alınıp satılmasındaki risklerle korkutuyorlardı. Oysa bu tasarlanmış bir hırsızlıktı, ‘Kitle Aldatmaca Silahı’ sayılmazdı tam olarak. Onlar gerçek üzerindeki egemenliklerini internetten gelen kontrol edemedikleri ‘gerçek bilgi’ ile kaybedeceklerinden korkuyorlardı.

“Ulusal ve küresel aldatıcı davranış kalıplarını yönlendiren semiyotik sömürüyü ortaya çıkaran ve oyunda olan güçlerle yüzleşmek, ülkemizin risklerini bozmak ve ortadan kaldırmak açısından çok önemlidir. Semiyotik (göstergebilim) sömürü için operasyonel bir tanım, istenilen hedeflere ulaşmak için dil, anlam, işaret ve iletişim sembollerinde anlam üretmenin hem fabrikasyon hem de doğal ifadeler içinde tahrif edilmesidir. Doğru olanı doğru olarak ve doğru olanı yanlış olarak iletme sanatıdır.

Yunan devlet adamı ve siyasetçisi Demosthenes, “Söylemler üzerine kurulu bir siyasi sistemde, söylenenler doğru değilse nasıl güvenli bir şekilde yönetilebilir?” der. “Mit” sözcüğü “hikâye” anlamına gelen Yunanca 'mitos' sözcüğünden türetilmiştir, Mitler kolektif belleğimize derinden gömülüdürler ve kültürel anlayışımızı şekillendirirler. David Wiles, antik Yunan'ın geleneksel mitosunun esas olarak sözlü geleneğinin bir parçası olduğuna dikkat çekiyor. Wiles, değişmeyen bir biçimde sonsuza dek korunmuş olan metinlerde kaydedilmiş mitlerin kesin veya otoriter versiyonlarının olmadığını savunuyor. Bunun yerine, birçok efsane varyantının dolaşımda olduğunu öne sürüyor.

Mit-Efsane sanatçıları kaynak materyallerini yeni bir çalışma için, yeni bir kitlenin ihtiyaçlarına göre veya yeni bir duruma yanıt olarak, özgürce yeniden şekillendirebilirler. Mitos, şimdiye kadar hiç görülmemiş şekilde, artık hızla ilerleyen hem fiziksel ve hem de hâkim olan sanal gerçekleri, dördüncü asırdan sibernetik -makineler ve yaşam hem de iletişim ve otomatik kontrol sistemlerinin bilim şeylerden- ve kullanılmayan muazzam bir potansiyelden yararlanmayı görmeye başlar.

Bize sunulan “maskeler”in ardındaki gerçek anlamı keşfetmeye çalışan insanlık bugün bir meydan okuma ile karşı karşıyadır. Birçoğumuz kendimizi, gerçek hikâyeyi, gördüğümüz sunumun arkasından çıkarmaya ve bir hikâye olarak gizlenmiş gerçek temsili keşfetmeye çalışırken buluyoruz. Aslında büyüyen birçok bilgi verici medya maskesi, çoğu zaman gerçeklerin yüzünü örtmektedir. Bu gerçek, hükümetlerin ve medya kaynaklarının neye inandığı konusunda ulusal ve küresel bir krize neden oluyor.

Kaynak materyalin günlük olarak global ve üssel olarak yeniden şekillendiğini görüyoruz ve bu da 'hakikat'in günlük iletişimin ilk kurbanı olmasını sağlıyor. Yapılan çalışmalar, aldatmacanın her Amerikan habercisinin güvenliğini ve haklarını her sahte haber enjeksiyonu, twitter mesajları ve metin mesajları ile aşındırmaya devam edeceğini garanti etmektedir.

Amerikan-Kanadalı yazar William Gibson 1984'te kurduğu hayali kitabı Neuromancer'ı yayınladı. Neuromancer, Modern günümüz sanal çatışma alanımız için kayda değer bir edebi arayüz. Gibson'ın yazıları, muazzam bir güce sahip olan ve hem fiziksel hem de sanal dünyaları, makine zekâsı yoluyla şekillendiren büyüleyici gelecekteki sanal kişileri vurgulamaktadır.

Bugün, online olarak her birimiz için güçlü dijital cepheler üreten bireysel sosyal medya hesaplarının sentezinde ve sanal toplanmasında, Gibson'ın sanal avatarlarının 1.0 sürümünü görüyoruz. Günümüzde yaratılan bireysel sanal avatarlar, gerçek bir kitleye göre avatarın temsil ettiği gerçek insandan daha gerçek ve daha etkili bir güce sahipler. Bu görünüşte zararsız bir eğilim, üstel bir hızla sürecek ve gelecekte insan davranışlarını önemli ölçüde yeniden şekillendirmeye devam edecektir.”

ABD'li Albay Stefan J. Banach'ın bahsettiği ve Matrix serisine ilham veren Neuromancer’ın yazarı Amerikalı ateist yazar William Gibson, özgeçmişi önemli ayrıntıları gizlenerek anlatılan bir isimdi ve sıradan biri değildi. Geçmişte Mahir’le de tartışmıştık bu konuda.

İlk atom bombasının yapıldığı Tennessee eyaletinin Oak Ridge kentinde yürütülen Manhattan Projesi'nde çalışırken bir iş gezisinde ölen William Ford Gibson’ın oğluydu ve bilim-kurgu ve ‘distopya’ romanları yazıyordu; romanlarında işlediği ve bugünle örtüşen siber uzaydaki her şey aslında yaşadıklarımızın da birer tasarım ürünü olduğunun kanıtıydı.  

Banach'ın insanları korkuttuğu şey yine kendisinin de hizmet ettiği şeytanî bir distopyaydı. İç içe tasarlanmış bir kötülük evreninde yaşarken insan hangi bilgiyi doğru ve güvenilir olarak algılayabilirdi ki?

Banach internetle birlikte bağımsız araştırma yapma imkânı bulanların da önünü kesme çabası içerisindeydi; paniğe kapılmıştı. Gerçeğin kendilerinin istedikleri kadarlık kısmını görmeye devam etmeliydi insanlar, tamamını bilmemeleri gerekiyordu.

Hafızamda şimşekler çakıyordu; Bakara Suresi’nin 30-36. ayetleriyle aydınlanıyordu her şey ve bize ne olduğunu apaçık bir şekilde görüyordum. Biz Allah’ın kavramlarını öğrendiğimizde bizden başka hiçbir varlık o kavramlardan haberli değildi, Şeytan bile. Ama bugün Allah’ın bize öğrettiği kavramları unutmuştuk, Şeytanın ve kölelerinin kavramlarıyla kuşatılmıştık:

‘Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. ‘Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.’


<< Önceki                      Sonraki>>


[26.01.2024, (6/89 (614))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 04.02.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı