Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Banach'ın insanları korkuttuğu şey yine kendisinin de hizmet ettiği şeytanî bir distopyaydı. İç içe tasarlanmış bir kötülük evreninde yaşarken insan hangi bilgiyi doğru ve güvenilir olarak algılayabilirdi ki?"
Kötülüğün bütün dünyaya yayılması için hem aklı hem de silahlı devlet gücünü kullanan Amerikalılar, internet olgusunun tahmin edilemez bir şekilde insanın ‘özne’ oluşuna hizmet ettiğini fark etmişlerdi ve paniğe kapılmışlardı; birbirlerine düşmüşler ve bilgi egemenliklerinin sürmesi için birbirlerini ikna etmeye çalışıyorlardı.
Kontrol
ettikleri ülkelerde kalıcı istikrarsızlıklar üreterek NATO gibi çelikten,
nükleerden yapılma ve acımasız şeytanî yumruğu insanların tepesinde tutma
fırsatı bulamayacaklar, toplumsal normları samirîlerin lehine zorla
değiştiremeyeceklerdi; insanları, sanki gözetlemeye dayalı gelişmiş bu sistemi
kendileri tasarlayarak kurmamışlar gibi sanal kimliklerinin alınıp
satılmasındaki risklerle korkutuyorlardı. Oysa bu tasarlanmış bir hırsızlıktı,
‘Kitle Aldatmaca Silahı’ sayılmazdı tam olarak. Onlar gerçek üzerindeki egemenliklerini
internetten gelen kontrol edemedikleri ‘gerçek bilgi’ ile kaybedeceklerinden
korkuyorlardı.
“Ulusal ve
küresel aldatıcı davranış kalıplarını yönlendiren semiyotik sömürüyü ortaya
çıkaran ve oyunda olan güçlerle yüzleşmek, ülkemizin risklerini bozmak ve
ortadan kaldırmak açısından çok önemlidir. Semiyotik (göstergebilim) sömürü
için operasyonel bir tanım, istenilen hedeflere ulaşmak için dil, anlam, işaret
ve iletişim sembollerinde anlam üretmenin hem fabrikasyon hem de doğal ifadeler
içinde tahrif edilmesidir. Doğru olanı doğru olarak ve doğru olanı yanlış
olarak iletme sanatıdır.
Yunan
devlet adamı ve siyasetçisi Demosthenes, “Söylemler üzerine kurulu bir siyasi
sistemde, söylenenler doğru değilse nasıl güvenli bir şekilde yönetilebilir?”
der. “Mit” sözcüğü “hikâye” anlamına gelen Yunanca 'mitos' sözcüğünden
türetilmiştir, Mitler kolektif belleğimize derinden gömülüdürler ve kültürel
anlayışımızı şekillendirirler. David Wiles, antik Yunan'ın geleneksel mitosunun
esas olarak sözlü geleneğinin bir parçası olduğuna dikkat çekiyor. Wiles,
değişmeyen bir biçimde sonsuza dek korunmuş olan metinlerde kaydedilmiş
mitlerin kesin veya otoriter versiyonlarının olmadığını savunuyor. Bunun
yerine, birçok efsane varyantının dolaşımda olduğunu öne sürüyor.
Mit-Efsane
sanatçıları kaynak materyallerini yeni bir çalışma için, yeni bir kitlenin
ihtiyaçlarına göre veya yeni bir duruma yanıt olarak, özgürce yeniden
şekillendirebilirler. Mitos, şimdiye kadar hiç görülmemiş şekilde, artık hızla
ilerleyen hem fiziksel ve hem de hâkim olan sanal gerçekleri, dördüncü asırdan
sibernetik -makineler ve yaşam hem de iletişim ve otomatik kontrol
sistemlerinin bilim şeylerden- ve kullanılmayan muazzam bir potansiyelden
yararlanmayı görmeye başlar.
Bize
sunulan “maskeler”in ardındaki gerçek anlamı keşfetmeye çalışan insanlık bugün
bir meydan okuma ile karşı karşıyadır. Birçoğumuz kendimizi, gerçek hikâyeyi,
gördüğümüz sunumun arkasından çıkarmaya ve bir hikâye olarak gizlenmiş gerçek
temsili keşfetmeye çalışırken buluyoruz. Aslında büyüyen birçok bilgi verici
medya maskesi, çoğu zaman gerçeklerin yüzünü örtmektedir. Bu gerçek,
hükümetlerin ve medya kaynaklarının neye inandığı konusunda ulusal ve küresel
bir krize neden oluyor.
Kaynak
materyalin günlük olarak global ve üssel olarak yeniden şekillendiğini
görüyoruz ve bu da 'hakikat'in günlük iletişimin ilk kurbanı olmasını sağlıyor.
Yapılan çalışmalar, aldatmacanın her Amerikan habercisinin güvenliğini ve
haklarını her sahte haber enjeksiyonu, twitter mesajları ve metin mesajları ile
aşındırmaya devam edeceğini garanti etmektedir.
Amerikan-Kanadalı
yazar William Gibson 1984'te kurduğu hayali kitabı Neuromancer'ı yayınladı.
Neuromancer, Modern günümüz sanal çatışma alanımız için kayda değer bir edebi
arayüz. Gibson'ın yazıları, muazzam bir güce sahip olan ve hem fiziksel hem de
sanal dünyaları, makine zekâsı yoluyla şekillendiren büyüleyici gelecekteki
sanal kişileri vurgulamaktadır.
Bugün,
online olarak her birimiz için güçlü dijital cepheler üreten bireysel sosyal
medya hesaplarının sentezinde ve sanal toplanmasında, Gibson'ın sanal
avatarlarının 1.0 sürümünü görüyoruz. Günümüzde yaratılan bireysel sanal
avatarlar, gerçek bir kitleye göre avatarın temsil ettiği gerçek insandan daha
gerçek ve daha etkili bir güce sahipler. Bu görünüşte zararsız bir eğilim,
üstel bir hızla sürecek ve gelecekte insan davranışlarını önemli ölçüde yeniden
şekillendirmeye devam edecektir.”
ABD'li
Albay Stefan J. Banach'ın bahsettiği ve Matrix serisine ilham veren Neuromancer’ın
yazarı Amerikalı ateist yazar William Gibson, özgeçmişi önemli ayrıntıları
gizlenerek anlatılan bir isimdi ve sıradan biri değildi.
İlk atom
bombasının yapıldığı Tennessee eyaletinin Oak Ridge kentinde yürütülen Manhattan
Projesi'nde çalışırken bir iş gezisinde ölen William Ford Gibson’ın oğluydu ve bilim-kurgu
ve ‘distopya’ romanları yazıyordu; romanlarında işlediği ve bugünle örtüşen
siber uzaydaki her şey aslında yaşadıklarımızın da birer tasarım ürünü
olduğunun kanıtıydı.
Banach'ın
insanları korkuttuğu şey yine kendisinin de hizmet ettiği şeytanî bir
distopyaydı. İç içe tasarlanmış bir kötülük evreninde yaşarken insan hangi
bilgiyi doğru ve güvenilir olarak algılayabilirdi ki?
Banach
internetle birlikte bağımsız araştırma yapma imkânı bulanların da önünü kesme
çabası içerisindeydi; paniğe kapılmıştı. Gerçeğin kendilerinin istedikleri
kadarlık kısmını görmeye devam etmeliydi insanlar, tamamını bilmemeleri
gerekiyordu.
Hafızamda
şimşekler çakıyordu; Bakara Suresi’nin 30-36. ayetleriyle aydınlanıyordu her
şey ve bize ne olduğunu apaçık bir şekilde görüyordum. Biz Allah’ın
kavramlarını öğrendiğimizde bizden başka hiçbir varlık o kavramlardan haberli
değildi, Şeytan bile. Ama bugün Allah’ın bize öğrettiği kavramları unutmuştuk,
Şeytanın ve kölelerinin kavramlarıyla kuşatılmıştık:
‘Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. ‘Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.’
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.