Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri Türkiye’nin zayıf karnının ‘kolonyal tanımlı demokrasi’ olduğunu gösterdi. Erdoğan’ın 2002 sonrası başlattığı derin ve çok boyutlu projeleri içeren küresel sürecin, ABD-AB ve İngiltere’nin desteklediği muhalefetin bütün terör örgütleri ile yaptığı ittifak tarafından bıçakla kesilir gibi kesilmesine ramak kalmıştı. Erdoğan’ın 2018’de ilk turda aldığı %52’lik oy oranı, Mayıs 2023’teki seçimlerin ikinci turunda ancak elde edilebildi. Bu, Türkiye’ye yönelik iç ve dış güvenin neden pamuk ipliğine bağlı olduğunun da açık bir kanıtıydı.
‘Kolonyal tanımlı demokrasi’ Türkiye’nin devlet olarak bağımsız politikalar üretmek için kurduğu/kuracağı kalıcı bütün stratejik sistemlerin ve kurumların uzun ömürlü olmasının önündeki en büyük engeldir.
Türkiye’nin 1977 sonrası on binlerce vatandaşının, eğitim personelinin ve güvenlik görevlisinin canına ve yüz milyarlarca dolarlık ekonomik kaybına neden olan ABD-AB-İngiltere destekli terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP-DEM partisinin CHP liderliğindeki muhtemel bir muhalefet iktidarında, pazarlıklara konu olan İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve İstihbarat teşkilatları gibi devletin istikrar ve güvenlikle ilgili kurumlarının nasıl işlevsizleşeceğine dair Mayıs 2023’te gözlemlenen yakın örnek- CHP-HDP-İyi Parti-Saadet Partisi- Gelecek Partisi-Deva Partisi-Demokrat Parti- Türkiye İşçi Partisi gibi birçoğu terör örgütleri ile bağı olan ittifakın oluşturduğu muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu %48 oy aldı- ‘kolonyal tanımlı demokrasi’nin nasıl büyük bir güvenlik tehdidi oluşturduğunu somut bir şekilde göstermektedir.
Türkiye’nin savunma sanayii alanında tarih değiştiren çıkışı da aynı istikrarsızlık ve yıkım tehditleriyle her seçim döneminde yeni bir varoluş kaygısı taşımaktadır. Hiçbir stratejik adım böylesine çürük ve güvensiz temeller üzerine konumlanamaz; hiçbir iyi yetişmiş personel geleceğini bu güvensiz alana mahkûm edemez ve hiçbir savunma şirketi küresel rakiplerinin hedefi haline geldiğinde kendisini koruyacak bir devlet kalkanı yoksa yatırım yapamaz. Bütün bunlarla eş zamanlı olarak geleceği istikrarsızlık riskiyle belirsizleşen hiçbir ekonomi ayakta duramaz, gelişemez ve savunma sanayiini finanse edemez.
İstikrarsız bir ekonominin Eğitim, Sağlık, Ulaşım, Turizm, Ticaret, Sanayi ve Dış Politika gibi diğer stratejik alanlarda gerekli olan güçlü devlet algısını da beslemeyeceği, tam aksine çürüteceği açıktır. O halde Türkiye, Almanya, İtalya gibi güçlü ülkeleri güçsüzleştiren ABD-İngiltere temelli NATO tasarımı olan demokrasinin ‘kolonyal’ özelliğinin dikkatle tartışılarak yok edilmesi -yani sömürge ülkelerinde istikrarsızlığa dayalı köleliği sürdürmenin bir aracı olan- demokrasinin yeniden tanımlanması ve istikrar sağlayıcı bir yapıya ulaştırılması sağlanmalıdır.
Her seçim döneminde ağır baskılar altına giren, manipülasyon ve spekülasyonlarla sarsılan dolara bağımlı ekonominin bir sonraki seçim dönemine kadar istikrar kazanma çabasına girme döngüsü kırılmalıdır. İnsanların refahına, özgürlüğüne ve gelişimine hizmet etmesi için üretilen bir sistem olarak ‘Demokrasi’ insanların güven algısını yok edecek sürekli gerilim halinde yaşanmasına neden olacak bir sistem olamaz; o halde gerekli olan tadilat yapılmalı ve devlet algısını yok edecek, ülke bütünlüğünü bozacak olasılıklar politika kümesinden çıkarılmalıdır.
Türkiye’deki demokrasi tartışmaları temsilî-yarı temsilî demokrasi arasında gidip gelen, güdülebilir, ‘kolonyal’ bir pozisyonda ve bağımsız felsefî tartışmalar olmadan yapılagelmiştir. Doğrudan demokrasi ise tarih boyunca kavramsal tartışmaların dışına çıkacak, uygulama alanı bulacak bir zaman aralığı elde edememiştir. Günümüz teknolojisindeki gelişme doğrudan demokrasiyi yeniden dünyanın gündemine taşıyabilir, ancak teknolojinin müdahale edilebilir zaafları giderilmeden bu tartışmaların başlatılması herhangi bir anlam taşıyamayacaktır.
Türkiye ve benzer ülkelerdeki temsili demokrasi uygulamalarında yaşanan baraj tartışmaları, kolonyal demokrasinin istikrarsızlık üretme amacıyla, tasarlanmış yapısal sorunlarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Baraj kurgusunun demokrasinin temsilî yeteneğini zayıflatacağı ile ilgili kışkırtıcı tartışmalar da yetersiz anayasal güvencelerle tehdit altında bırakılan kişisel, dinî ve etnik özelliklerin istikrarsızlığı sürdürücü nitelikleri üzerine bina edilmiştir. Her birey, dini, ideolojisi ve etnik kökeniyle baskın dinin, ideolojinin ve etnik kökenin karşısında yalnız bırakılarak, insandan ırkçılığa ya da dinî ayrımcılığa indirgenen varlıksal sorunlar karşısında kişisel varlığını koruma kaygısı ile baskı altında tutularak kolonyal amaçlar için uygun bir ortam hazırlanmıştır.
Kolonyal demokrasinin ürettiği siyasî istikrarsızlıklar baskı altındaki tek tek bireyler toplamı olarak büyük toplumu sonsuz çatışmaların beslenmesini sağlayacak bir şekilde yönlendirmektedir.
Güven yerine geleceğe duyulan şüphe; emniyet yerine terörle, askerî darbelerle, politik-ekonomik-dinî entrikalar ve gizli iş birlikleri ile üretilen korku kalıtsal olarak câri demokrasinin özgün yapısı haline dönüşmüştür; çokça kez gözlemlendiği gibi aynı demokrasi amaçlandığı iddia edilen refah, güvenlik ve özgürlük alanı inşa etmemektedir.
Türkiye, 1950’den beri demokrasi olarak tanımlanan ve sosyolojik yarılmalar üzerinden zorla yürütülen sistemin ürettiği sonuçlara göre sağlıklı bir siyasi alana, bağımsız siyasi partilere ve parti tabanlı örgütlenmelere ve en önemlisi de sağlıklı düşünebilen standart seçmen profiline sahip değildir; sadece bu tespit bile kolonyal demokrasinin kötülüğün kaynağı olarak gösterilmesine kanıt olarak alınabilir.
Demokrasi, değişkenlere göre farklılaşan ve bazen herkesin varoluşsal tehdit algılarını nesiller boyu genleştiren çoğunluğun azınlığa ya da çoğunluğun manipüle edilerek azınlığın çoğunluğa baskın geldiği bir sistem olmak yerine, temel anayasal yeterliliklere sahip partilerin sorgulanmamış dinî, etnik ya da ideolojik örüntülerden ve terör, askerî darbe gibi anayasal suçlardan arındırılmış olmasını gerektirir.
Çünkü sorgulanmamış her dinî, etnik ve ideolojik örüntü ayrımcılığı teşvik edici çıktılara sahiptir. Demokrasi bugüne dek bu çıktıları doğru yönetemediğine göre Anayasal değişikliklerle bu çıktıların engellenmesi sağlanmalıdır. Bu tür çıktıların bir amaç olma niteliğine ihtiyaç duyulmayacak bir sistem algısı inşa edilmelidir.
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.