Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Ama dergahlar sessiz; çünkü intikam alırken büyük bir mutluluk duyuyorlar ataları olan ya da başka ırklardan, dinlerden görünen diğer satanistler gibi."
İnsan ruhunun hiç durmaksızın kanayan yaralarına dokunmak gerek sık sık; asla arada sırada değil. Sanatın, felsefenin, bilimin, teknolojinin ve şeytanî aydınlanmanın zirvesinde durmaksızın acı çeken insanlık şimdi de savaşlarla, katliamlarla, tecavüzlerle ve soykırımlarla dolu bir özgeçmişin hakkını veriyor. En çok biz Müslümanlar, aydınlanmış, güçlü ve acımasız Batı’nın ürettiği vahşetin kurbanları oluyoruz.
‘Bu bir intikam mı?’
‘İntikamsa neyin intikamı?’
Tarih bize hiçbir dönemde, herhangi bir Müslüman devletin Müslüman olmayanlara yönelik modern vahşet politikalarının yükseldiği bu benzersiz yerde olduğu gibi, bugün Müslüman olanlara yönelik vahşete benzer bir acı bıraktığına dair izler göstermiyor. Oysa, Avrupa ve ABD’nin, Çin’in Rusya’nın Müslümanlara yönelik katliamları bir yana, Siyonist bir hahamın Gazze’deki bebeklerin bile öldürülmesini isterken aşağılık dilinden fırlayan duyguların toplamı açık bir intikamı gösteriyor. Peki bu neyin intikamı?
Evet; bu bir intikam, ama neyin intikamı? Olmayan bir şeyin intikamı alınamaz. Bu insanlığa karşı bitmez, tükenmez, şeytanî bir kinin bir yansıması ve tarihleri bembeyaz olmasa da herhangi bir soykırıma, vahşete müsaade etmeyen en masum dinî topluluklardan biri olan Müslümanların masumiyetinden alınan intikam; insanın masumiyetinden, tam olarak da insandan alınan intikam…
Haklı veya haksız herhangi bir intikamın iki tarafı vardır her zaman; intikam alan ve intikam alınan. İntikam alan intikam alınandan daha güçlü olmadığı sürece herhangi bir intikam mümkün olamaz. O halde herhangi bir intikamdan her iki taraf da sorumludur. İntikam alan intikam almaktan dolayı, intikam alınan da intikam alınacak kadar güçsüz kalmaktan dolayı alınan intikamdan, intikamı mümkün kılmaktan sorumludur.
Artık bu kuşkusuz bir gerçek; Hristiyanların İsa’nın ödediği bedelle satanist peygamber katillerinden kurtulamadıklarını gördük. İsa’dan sonra binlerce kez birbirlerini yok etmek için savaştılar. Onları kışkırtanlar ve finanse edenler hep aynıydı; satanistler.
Magna Carta öncesi ve sonrası ya da geriye doğru Roma’nın yıkılışı, Katolik-Ortodoks ve sonra diğer mezheplerin ortaya çıkışı da kendiliğinden olmadı. Amerika kıtasının keşfi, Fransa’da krallığın yıkılışı, sonra sırasıyla önce Avrupa ve sonra Asya’daki imparatorlukların, soykırım düzeyinde yapılan savaşların sonucu olarak yok oluşu da.
Taoizm, Hinduizm ve Budizm’den sonra, intikam alınacak olan din İslam’dı; çünkü en güçlüsü, en genci ve en bozulmamış olan oydu; düşmana karşı savaş atları hazırlamayı emreden bir dindi. Elbette doğuşundan itibaren saf bırakılmadı bu genç din; Müslümanlar birbirlerine düşürüldüler, ortaya kalıcı kin üreten mezhepler çıkarıldı.
Ölülerden veya kayıp imamlardan devşirilen dinî güce tapınan Şia diğer bütün Müslümanları sapkın görecek kadar şeytanî idi; kurucuları satanistlerdi. Sünnilik adı altında diğer bir ana akım mezhep uyduruldu, sünnete ve Kur’an’a aykırı ve düşman apayrı bir din olduğu halde, yine ölülerden medet uman putperest-pagan Sufizm Sünniliğin temeli sayıldı. Akıl düşmanlaştırıldı.
Sufizm tarikatlarının karanlık dergahlarında, Mevleviler, Halvetiler, Kadiriler, Nakşiler, Bektaşiler, Melamiler entrikalar kurdular, padişah devirdiler, - çoğunlukla onları öldürdüler-, umut vaat eden şehzadeleri zehirlediler ve medreseleri akıldan bilimden kopararak çöplüğe çevirdiler, dergâhları birer imparator terbiyecisi yaptılar. Bir açıdan altı yüzyıl, diğer açıdan yedi yüzyıl hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nu bilimsel araştırmalardan bin bir desise ile kopardılar.
Böylece idarecilerinin güttüğü yolda akıldan yoksun kalan Müslümanlar, insanlığın en masum unsurları olarak, insanlıktan şeytanî bir intikam alınacak kadar zayıf düşürüldüler; düşmanla savaşacak atlar yetiştiremediler.
Dünya’ya hükmeden bir devlet, nasıl savaşlar kazandığı silahları, topları geliştiremez hale getirildi?
Bu sorunun başka bir cevabı yok; tarih açık kanıtlarla doludur.
Batılılaşmayı, özgürlüğü tartıştılar dergahlar bütün medreseleri yok ettikten sonra. Osmanlı’yı asla hazır olmadığı bir savaşa soktular ve yıktılar. Yerine bir cumhuriyet kuruldu; Batılılaşmayı imanlarının esası kabul edenlerce. Yüz yıl daha geçti ve yine düşmana karşı atlar yetiştiren nesiller ortaya çıkmadı.
Bu kez başka bir kılıkta tamamen sinsi bir şekilde çalıştılar. Atom bombası ve nükleer bomba yaptılar, insanlıktan intikam almaya devam ettiler.
Uçmayı başaran ilk insanın yaşadığı toprakları, düşman uçaklarının bombaladığı ülkeler haline getirenler, tarihin ilk modern uzay üssünü toplarla yerle bir ettirenler hep aynı karanlık odaklardı; önce içeriden sonra dışarıdan saldırdılar. İslam’a olan kinleri Müslümanları yok edecek kadar büyüktü. Dört yüzyıl boyunca Müslümanları öldürdüler, halen öldürüyorlar.
Evet; bu bir intikamdı insanlıktan alınan. Gazze’de insanlık soykırıma uğruyor ve dergahlar susuyor, yeryüzünü kaplayan karanlık şeytanın zaferlerini ilan ediyor her yere. İnsanlık acıyor, insanlık derinden acıyor ve artık Müslümanların uğradığı soykırıma her dinden ‘insan’ acı duyarak bakıyor…
Ama dergahlar sessiz; çünkü intikam alırken büyük bir mutluluk duyuyorlar ataları olan ya da başka ırklardan, dinlerden görünen diğer satanistler gibi.
Şimdi belki biraz Akıncı, Bayraktar, belki biraz sonra beşinci ve altıncı nesil savaş uçağı, ama asla atom bombası olmadan elde edilemeyecek olan güç; düşmanın atlarına karşı atlar olmadan asla.
Masum Müslümanlardan
alınan şeytanın intikamını başka türlü durdurmak mümkün değil.
Müslümanlar, aklı düşmanlaştıran dergahlardan bu intikamın hesabını sormak zorundalar; her Müslüman dergahların karanlığını yok etmekle mükelleftir.
Yoksa hâlâ şüpheniz mi var?
Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.