Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Çok karmaşık sistemlerden oluşuyordu erkek ve kadın, ikisi insan sınıfının birer alt kümeleri olarak da ayrık sistemlerdi, eğer Allah’ın belirlediği standartlar onları sınırlamıyorsa, birlikte kesişim kümesi oldukları anlarda da ortaya çıkan karmaşa yüksek yoğunluklu bir etkileşim fırtınasına dönüşüyordu."
Babamın benden roka salatası, karımdan da çay istemesi derin birer anlam taşıyordu; karım ‘Roka Salatası’ istediğini söylediğinde babamın bir şeyler sezdiğini anlamıştım. Bir evlilik ombudsmanı gibi ustalıkla araya girmiş ve kırmadan, incitmeden başlangıcı hatırlatmıştı babam, bana da ‘evden çok uzak kalıyorsun’ demişti açıkça ve annemin müdahale edeceğini bile bile risk almış, kendi hayatından bir kesit anlatmıştı.
Karıma da
bir mesaj vermişti böylece: ‘Bizim hayat şartlarımız sizinkinden daha zordu,
kocanın kıymetini bil!’ Annem de sezmişti durumu ve evden uzak kalmanın bazen zorunluluk
olduğunu kadınların buna tahammül ederek sabırlı olmaları gerektiğini
anlatmıştı kendi diliyle.
"Evlilik okulları, ebeveyn okulları, milyonlarca yıllık insanlık tarihinde yeni tip aracı kurumlar ve kişiler olarak eğitimli insanları evlilik kurumunun saygın şemsiyesi altına toplamaya gayret ediyorlar." diyordu ‘Vadi Yazarı’. "Nisa Suresinin 35. ayetinin koyduğu ezeli ve ebedi kaide değişmiyor: ‘Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.’ İnsanların ürettiği ve Medenî hukuk adını verdikleri hukuk sistemleri kadının veya erkeğin haklarını korumak üzere her gün kendilerini geliştirmek zorunda kalıyorlar, yüksek yargı kararları, birer içtihat olarak kanun yerine geçip kadın ve erkeğin uzlaşması üzerine farklı seçenekler üretiyor. Fakat Kur’an, Bakara Suresinin 228. ayetinde, ‘Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler.’ diyor."
Çok
karmaşık sistemlerden oluşuyordu erkek ve kadın, ikisi insan sınıfının birer
alt kümeleri olarak da ayrık sistemlerdi, eğer Allah’ın belirlediği standartlar
onları sınırlamıyorsa, birlikte kesişim kümesi oldukları anlarda da ortaya
çıkan karmaşa yüksek yoğunluklu bir etkileşim fırtınasına dönüşüyordu.
Sorguluyordu
ve ayetlerin ihsan ettiği fırsatlardan bahsediyordu ‘Bekçi’, insanın bu
sorgulamaya ihtiyacı vardı, çünkü insan kayboluyordu, içinde yaşadığımız toplum
ve dünya hiçbirimizi kendi karmaşasından uzakta ve muaf tutmuyordu, biz çağın
insanlarıydık ve çağ bütünüyle hepimizin üzerine abanmıştı:
"Önce
insanı sadece erkekten ibaret sayan, sonra birer lütuf bahşeder gibi süregiden
zamanda kadına bir insan olarak kullanabileceği esnek hak aralığı veren ve
bundan sonrasında ortaya çıkan dengesizlikleri ortadan kaldırmak için
erkeklerin haklarını düzenleyen Batılı insan, yetersizliğini gizleyemiyor. ‘Eğer
bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından yahut yüz çevirmesinden
endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur.
Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır
kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz
Allah, yaptıklarınızdan haberdardır’ diyor Nisa Suresinin 128. ayeti. Tüm
tahriflere rağmen evlilik kurumu insan merkezli olmaktan uzaklaştırılamıyor ve varlığını sürdürmeye devam ediyor. Ne yazık ki; gençler, ebeveynlerine ait
buldukları evlilik şeklini beğenmezken, kendilerinin üretebildikleri bir şekle
henüz sahip değiller. İtiraz ettikleri kader merkezli evliliklerle irade
merkezli evlilikler bağlamında yeterli kanaatlere ulaşabilmiş de değiller.
Görücü usulü evliliklerle, karşılıklı tanıma ile başlayan evlilikler arasında
açığa çıkan büyük boşluk gençleri yeni tür korkulara sürüklüyor."
Gençler,
çocuklarımız geleceğe karşı korunmasız kalmamalıydı, bilinçli olmalıydı, din
diye dayatılan her şeyi Kur’an’la sorgulamak gerektiğini düşünüyordu; derdi
buydu ‘Vadi Yazarı’nın:
"İnsanın
kaderinde ne yazıldığını bilmemesine rağmen, yaptığı tercihleri kadere
yüklemesi çok ilginç bir tezat oluşturuyor. Bu tezat, kendi iradesiyle karar
veren insanın kader dışında bir gerçekleşmeyi sağlamaya gücü yetecekmiş gibi
bir anlam kaymasını da barındırmaktadır. Görücü usulü zemininde gerçekleşen
evlilikler kader dahilinde; seçerek, anlaşarak gerçekleşen evlilikler kader dahilinde
değilmiş gibi algılanıyor. Oysa kader, insanın bilerek düşünce ve
davranışlarını ona uydurmaya /uydurmamaya çalıştığı bir program değildir. Kader,
sadece Allah tarafından bilinir; zamana tabii olan insan, aklı ve iradesiyle
karar vermekle mükelleftir. Evlenme usullerinin bu tarz bir değerlendirme
zemini bulması geçmişte yapılan saptırmalardan kaynaklanmaktadır. Allah’ın
insan iradesinin alanına koyduğu evlilik kararının, insanlar tarafından yanlış
konumlandırılan kadere yüklenmesi, rıza dışı evliliklerin meşrulaştırılması
gibi ahlâk ve İslâm dışı gerçekleşmelerden dolayı insanların algılarına
sürülmüş kara bir lekedir."
‘Vadi
Yazarı’, dinin hâkimi ve sahibi gibi kendilerini toplumun üst-seçilmiş sınıfı
sayan yapıların bu düşünceleri yüzünden kendisini dışladığını, işini yapamaz hale
getirdiğini ve Kur’an’a çağrısının büyük bir tepkiyle karşılandığını not
düşmüştü benim için.
"Elbette;
Allah, yarattığı her şey üzerinde hüküm ve bilgi sahibidir. O’nun bu
sınırsızlığı, sorumlu tutulacağı alanlarda insanı kendi iradesi dışında
davranmaya zorlamaz. İnsana kendi irâdesi ile yüklenen sorumluluklar
dolayısıyla ödül ve ceza sistemini vaat eden Allah, insan iradesi üzerinde bu
tarz bir baskı kurmamıştır. Zirâ Allah âdildir." diyordu ve geleceği yeniden
kurgulamak için bugünün sağlam bir şekilde tartışılması gerektiğini söylüyordu:
"Yeni
nesil Müslüman genç erkeklerin ve genç kızların birçoğu, yaşadıkları, özellikle
Fransa ve eski Türkiye gibi Batılı-laik toplumların/devletlerin fertlere
tanıdıkları hakları -eğitim-öğretim hakkı, çalışma ve giyinme hakkı- kısıtladıklarını
vurguluyorlar. Onların şikayetlerinde haklı oldukları kanunlar, yönetmelikler
ve uygulamalarla sabittir. Kanun koyucular ve kanunlara uyulup uyulmadığını
denetleyen yargı ve kolluk sistemleri kadınlara dayatılan kıyafet tiplerini
hukukî bulurken demokratik davranmayarak anayasal anlamda tutarsız davranmaktadır."
Gençlerin
sağlıklı düşünmeleri için haklarını bilmelerini ve bu hakları asla taviz
vermeden korumaları gerektiğini, kurulan tuzaklara düşmemek için uyanık kalmaya
mecbur olduklarını ısrarla vurguluyordu:
"Dayatılan
ve meşrulaştırılan kıyafet tiplerine göre insanların özel/iş hayat alanlarını
daraltan ve eş seçimlerinde, medeni hukukun sağladığı hakları kullanamayan bazı
tesettürlü kızlar ve kadınlar ile yasaklanmış kıyafetleri giyen eşlere sahip
olmakla işlerini kaybetmek riskinin tetiklediği kaygılar taşıyan erkeklerin
özgür iradeleri bizzat sistem eliyle sınırlanmaktadır. İnsanları inandıkları
değerlere göre davranmaktan dolayı cezalandıran sistem laik bir sistemden daha
çok dayatmacı ve din karşıtı bir sistem olarak yerinde durmaktadır. 2002
sonrası Erdoğan faktörünün ortadan kaldırdığı faşist uygulamalar, herhangi bir
iktidar değişikliğinde yeniden aktif olarak uygulanabilecek şekilde muhafaza
edilmektedir."
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.