27 Mart 2024 Çarşamba

SA10660/SD3058: Mıra | Öznel Şeyler 7: Yalnız Ağlıyorum

 Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Biliyorum; siz ağlayacak kadar akla ve kalbe sahip değilsiniz.

‘Batılı Aydınlanma’nın doğulu bir kardeşi var, ondan binlerce yıl daha yaşlı; onu tanıyor musunuz?

Onu tanıyor olmanız gerekirdi bence, üstelik onu annenizden ve babanızdan çok daha iyi bir şekilde tanıyor olmalıydınız.

Siz biraz düşünün; biz batılı aydınlanma denen ve tasarladığı insan tipini ideal insan olarak pazarlayan şeye bakalım biraz.

‘Batılı Aydınlanma’ insanı aydınlıklara boğarak üç yüz yıl karnında taşıdı, bin bir entrika ile besledi, büyüttü, getirdi özenle hiçliğin kapısında doğurdu. Doğan bu insan, insan olmasına insan, ama bildiğimiz insan değil, doğduğu kapı da varlık kapısı değil. O bundan dolayı varlık için değil yokluk için, hiçlik için çalışacak.

Hikayesi bu kadar kısa.

Peki, bu nasıl mümkün oldu?

Batılı aydınlanma insanı insanın dışına çıkarak doğurdu, bunu şeytanla iş birliği yaparak başardı.

Şimdi karşımızda, dünyanın bütün üniversitelerinde, kültür ve medeniyet merkezlerinde, okuduğumuz kitaplarda bize ‘ideal insan’ olarak sunulan saçma sapan bir insan türü, insanımsı bir şey var; erkek, erkek değil, kadın, kadın değil.

Uyuşturucu ve seks müptelası bir manyak, bir şizofren olduğunu söyleyebiliriz bu karşımızdaki insanımsı şeyin. Evet; bunu söyleyebilecek dürüstlükte ve cesarette, kendimiz olarak konuşabilir ve bu gerçeği herkese anlatabiliriz. Hatta bu şeyin yalancı, katil, hırsız, işkenceci, tecavüzcü, pedofili ve sapık olduğunu -biz insanlar söylemesek de- kendisi söylüyor her yerde ve herkese; üstelik hiç çekinmeden. Biz insanlar onun kadar cesur değiliz nedense, ‘sen busun’ diyemiyoruz, o alay edercesine kendisi söylüyor tek tek her insanın yüzüne.

‘Haklarım var’ diyor bu yaratık, diğer insanların çocuklarına gözünü dikerek. İnsanlar da inanıyorlar onların haklarının olduğuna, onların kendi çocuklarını ellerinden alma hakları olduğunu kabul ederek. Canları istediğinde çocukları daha bebekken alacaklar ‘evlat edinerek’, doğrayacaklar, kendilerine ziyafet çekecekler, ama önce tecavüz edecekler.

İnsan aklı durmuş durumda, büyülenmiş gibi, yürüyen ölüler gibi insan. Evet; yürüyen ölüler gibi beyinsizler, yürüyen ölüler gibi sadece beslenmek için sağa sola saldıran, yaşamak için öldüren birer yaratık olarak akılsızlar insanlar.

Bu nasıl oldu?

Her şey siz ve biz oradayken ya da buradayken oldu; her şeyi adım adım izledik. İzledik sustuk, gördük sustuk, anladık sustuk; ama ben susmadım, bu ahmak ‘biz’ sustu hepimizi temsilen. Ben susmasam da siz beni görmezden gelerek susturdunuz. Çünkü ben batılı aydınlanmanın daha yaşlı ve daha tecrübeli, daha şeytan, daha fahişe doğulu kardeşini de gösteriyordum size, onun da aynı şeytan soyundan olduğunu bağıra bağıra anlatarak.

Siz bana kızıyordunuz içinizden, öfkenizi kusuyordunuz susarak yüzüme, söylediklerime sağır kesilerek. Şimdi tırsak bir nefere dönmüş cesaretiniz -dedikodu evlerinde- bana kükrüyordu; benden ve söylediklerimden size bir zarar gelmeyeceğinden emindiniz çünkü.

Ama karşımda durarak konuşamayacak kadar korkaktınız. Korkak ve müşrik ve -iradesini şeyh kılığında bir şeytanın eline vermiş- mürid.

Konuşsaydık ne mi olurdu?

Bu nasıl mümkün oldu, bu nasıl oldu demezdiniz; onu mümkün oldurmaz, sonra da oldurmazdık… İnsan olarak kalırdık hepimiz, insan gibi korunurduk, çocuklarımızı hiç kimse götürüp hiçliğin kapısında doğurmazdı.

Yine de her şey için çok geç değil; yine doğuyor insan, yine doğacak kıyamete kadar. Mesele başka, sizin elinizde ne var ‘Batılı Aydınlanma’dan başka ona verecek, onu insan olarak kalmaya sevk edecek?

Batılı aydınlanmanın ‘Doğulu Kardeşi’ mi var elinizde?

Onu tanıyorsunuz, biliyorum, onu o kadar iyi tanıyorsunuz ki, batılı aydınlanmanın doğurduğu insanla onun doğurduğu insanın tıpatıp benzer olduğunu da çok iyi biliyorsunuz.

Ve biliyorum; bunu bildiğiniz için suskunsunuz, bunu sustuğunuz için doğulu şeytanın gücü artıyor.

Siz, ‘Batılı Aydınlanma’nın öz kardeşinden, binlerce yıldır kılıktan kılığa, yataktan yatağa girerek herkesi aşka çağırdığı halde saf ve bakire kaldığı yalanını aklınıza yediren, sizi nefsinizde kucaklayan ‘Sufizm’den beslenen varlıklarsınız.

Size ‘varlıklar’ veya ‘yaratıklar’ demesek de olur, siz yürüyen ölülersiniz, ancak ölüler kadar varsınız.

Benim üzüldüklerime üzülmüyor, benimle birlikte insana ağlamıyorsunuz.

Biliyorum; siz ağlayacak kadar akla ve kalbe sahip değilsiniz.

Biliyorum; bu yüzden ben Gazze gibi yalnız ağlıyorum.



YouTube'de izlemek için tıklayınız (Video:Zeynel Badak)


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 27.03.2024, Sonsuz Ark, Mıra | Öznel Şeyler


Mıra | Öznel Şeyler

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı