20 Nisan 2024 Cumartesi

SA10703/SD3084: Sıkıntı (Roman); 7. Bölüm-Vadi 15

      Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Çok uzun süredir karımla İD ile geçirdiğim şu birkaç gün kadar sık ve yoğun zaman geçirmemiştik. İD, Richmond’a gelerek kendi hayat akışını benim hayat akışıma dahil etmişti ve birbiri ile hiç ilgisi olmayan iki hayat biçimi aynı anda aynı zaman aralığında kendi boşluklarıyla eşleşmişlerdi."

Her şeyi kendi akışına bırakma kararımı uyguluyordum. İnsan sadece insandı ve her şeye yetişme kaygısıyla yaşasa da asla başarılı olamayacağını çoğu zaman fark edemiyordu. Şimdi durmuştum, izleyecektim ve insanların verdiği kararları bekleyecektim.

Karımın da çoğu kez geri çekilerek izleme alışkanlığı vardı, ama kadının doğasındaki müdahale etme potansiyeli onun da geride çok fazla durmasını engelliyordu. Çok aktifti hayatın içinde; çocuklarla, anaokuluyla, ‘Bân’la ve bahçemizle geçirdiği zaman benimle geçirdiği zamandan çoktu, tıpkı benim işlerimle geçirdiğim zamanın karımla geçirdiğim zamandan çok oluşu gibi.

Çok uzun süredir karımla İD ile geçirdiğim şu birkaç gün kadar sık ve yoğun zaman geçirmemiştik. İD, Richmond’a gelerek kendi hayat akışını benim hayat akışıma dahil etmişti ve birbiri ile hiç ilgisi olmayan iki hayat biçimi aynı anda aynı zaman aralığında kendi boşluklarıyla eşleşmişlerdi.

İD’nin tuttuğunu koparan yapısı ile karımın kapsamı geniş güçlü mücadele arzusu birbiriyle uzlaşamayacak kadar sertti. Şimdi ben hangisinin umursamaz görüneceğini merak ediyordum. Muhtemelen ikisi de umursamaz görünecek ancak hazmedemedikleri şeyleri yavaş yavaş azar azar bana yansıtacaklardı. İşte o zaman ben müdahil olmaya başlayacaktım hayatımın akışına, işler o zaman karışacaktı. 

Şirkette zaman hızlı akıyordu. Saat 11.00’a yaklaşırken Fırtına odama gelmişti biraz konuşmak için. Canı çok sıkkın görünüyordu. Yüzündeki ifadeye ilk kez rastlıyordum. O neşeli, enerji dolu saf delikanlının gözlerindeki acının ve karanlığın ne kadar etkili olduğunu ilk kez bir insanda görüyordum. 

Bakanı içine çekecek kadar kahredici bir karanlıktı bu. Yüzünün karakter çizgileri düzleşmiş ve bütün yüz kasları aşağıya doğru sarkarak sertleşmişti. Kumral teni de kararmıştı. Dalgalı uzun saçları dağınıktı ilk kez. Kıyafeti de özensizdi.

Oturmasını istedim ondan. ‘Gece uyumadın mı sen?’ diye sordum.

‘Uyumadım Abi!’ dedi gözlerini yere dikerek. ‘Sabaha kadar sokaklardaydım!’

Şaşırmıştım. Çünkü çok düzenli, evine bağlı bir hayatı vardı. Hiçbir şeyi ihmal etmemeye çalışırdı. Karısını ve iki çocuğunu da asla ihmal etmez ve onlara hiçbirimizin ayırmadığı kadar zaman ayırırdı. Sabaha kadar sokaklarda dolaşması büyük bir sorunun varlığını gösteriyordu.

Biraz beklemesini söyleyerek odamdan çıktım ve iki çay alarak geri döndüm. Çalışma masamın önündeki sehpaya koydum çayları ve ben de onun karşısına oturdum.

‘Ben getirirdim çayları ABİ!’ diye atıldı hemen. ‘Sen niye zahmet ettin?’

‘Sabaha kadar sokaklarda ne aradın Fırtına?’ dedim gülümseyerek. ‘Sen onu anlat, karın seni evden mi kovdu?’

‘Keşke kovsa Abi!’ dedi gözlerindeki karanlığın derinliklerinden bana bakarak.

Çayımı aldım sehpadan, ona da çayını almasını söyledim. ‘Kahvaltı yaptın mı sen?’ diye sordum. Gerçekten dikkat etmemiştim Fırtına’nın kahvaltı yapıp yapmadığına.

‘Yapmadım Abi!’ dedi. ‘İştahım yok, dün akşamdan beri boğazımdan bir lokma bir şey geçmedi, geçmiyor. Bu üçüncü bardak çay olacak sabah sabah aç karnına içtiğim!’

Rahatlaması gerekiyordu, çok kasılmıştı. Soru sorarak dikkatini dağıtmaya çalışıyordum. Farkına varması gerekiyordu hayatın devam ettiğinin. Özel hayatını asla paylaşmazdı kimseyle. Üç yıldır birlikte çalışıyorduk, benimle ilk kez bu şekilde konuşma ihtiyacı duymuştu. 

Diğer evli çalışanlarımıza yaptığımız gibi, karısı ve iki çocuğuyla ‘Bân’da defalarca ağırlamıştık onu, ama bir sorun olduğunu düşündürtecek hiçbir şeye şahit olmamıştık karımla.

‘Ne oldu? Seni sabahlara kadar çok sevdiğin evinden, karından ve çocuklarından uzaklaştıran nedir Fırtına?’ dedim yarı ciddi bir sesle. ‘Hayatta geçmeyecek hiçbir sıkıntı yoktur, hatta sıkıntıların en büyüğü ölümdür, ölünce insanı gasilhaneye götürürler, yıkarlar, cenaze namazını kılar ve gömerler; o da geçer yani!’

‘Abi karım bir tarikata üye, bir şeyhi var!’ dedi esefle.’Ne beni ne de Allah’ın dediğini dinliyor; ayetleri okuyorum, ‘Biz anlamayız’ diyor, ‘Biz ayetleri anlayacak derinliğe ve irfana sahip değiliz’ diyor. Çocukları da o tarikatın kurslarına göndermek istiyor. Kô’da eğitim almalarından rahatsız!'

Fırtına üniversitede okurken evlenmişti. Annesinin bir akrabasının kızıydı karısı. Başka da bir şey bilmiyorduk. Siyah çarşaf giyerdi genellikle. Yüzünü de burnuna kadar kapatırdı. ‘Bân’a geldiklerinde kadınlar ayrı erkekler ayrı mekânlarda bulunurdu ve hiçbirimiz ‘hoş geldiniz’ dışında karşılaşmazdık kadınlarla. Biz erkekler bahçede çardağın altında otururduk, onlar da evin içinde.

Konu açıktı. Ona gülümseyerek baktım. ‘Biraz daha karanlıklara gömülürsen, yüzünde Fırtına’dan iz kalmayacak!’ dedim. ‘Bir harabeye döneceksin, sakin ol. Allah elbette bir yol gösterir. Sen ne düşünüyorsun ‘Kô’ hakkında?’

‘Çocukların ‘Kô’da eğitim görmesini ben istedim zaten Abi!’ dedi kahırla. ‘O tarikattan bir hayır çıkmayacağını bildiğim için çocuklarımı kurtarmak istedim. Beni kahreden de bu. Karımı almaları yetmiyormuş gibi çocuklarıma da göz diktiler. Ne yapacağımı bilmiyorum!’

‘Tek sorununuz bu mu Fırtına?’ dedim ciddi bir sesle. ‘Sanırım çıkmaza girdiğini düşündürtecek kadar ağır sorunlarınız var!’

‘Biliyorsun kimseye bir şey anlatmam ben, ama artık dayanamıyorum!’ dedi gözlerinden birkaç damla yaş akarken. ‘Evlendiğimizden beri evimizde huzur yok Abi! Dün akşam da tartıştık, artık ipler koptu, boşanmak istiyorum ama çocuklar ne olacak?’

Çakılı kalmıştım o ân. Fırtına başka, çocuklar başka, bir yuvanın dağılması başkaydı. Gözlerindeki o derin karanlığın nedeninin çocukları olduğunu anlamıştım. Evine bağlı bir insanın yuvasının dağılmasını göze alması bir başka karanlıktı ama bununla başa çıkacağını düşünüyor olmalıydı.

‘Karına herhangi bir şey söyledin mi?’ dedim endişeyle. ‘Farkında mı durumun?’

‘Boşanacağımı düşünmüyor, ama ilk kez böyle bir tepki verdiğim için çok şaşırdı!’ dedi titreyen sesiyle. ‘Bugüne dek onun istediği her şeyi yaptım, sırf tatsızlık çıkmasın diye. Kendi istek ve beklentilerimden vazgeçtim çocuklar için. En küçük bir ihtiyaç beyanımda bile kırk tane bahane bulmasından bıktım. Ya gideceğim ikinci kez evleneceğim ya da... artık bilmiyorum!


<< Önceki                      Sonraki>>


[19.04.2024, (7/31 (657))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 20.04.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı