Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Atalarımızdan çok farklı bir dünyada mı yaşıyoruz? Onların gelecek kaygılarından ayrık kaygılarla mı doluyuz? Yoksa her şey aynı mı binlerce yıl olduğu gibi? Çocuklarımıza nasıl bir dünya bıraktık, torunlarımıza nasıl bir dünya bırakacağız?
İklim değişikliği, karbon salınımı, aşırı nüfus, kıtlık, salgın hastalıklar gibi BM tarafından pompalanan safsatalarla düşünmekten bıkmış olmalıyız. Bilmeliyiz; insan dünyada var olduğundan beri hiç değişmedi ve değişmeyecek, torunlarımız da atalarımız gibi nesillerinin geleceğinden kaygı duyacak.
Peki ya kaygının kökeninde ne var?
Kaygı olmadan insanı ileriye doğru itecek başka şeyler de var, ancak kaygı başat bir faktördür.
Cennetten kovulmamızla başlamadı kaygı; cennette ‘şu ağaçtan yemeyin’ emriyle başladı her şey. O ândan beri de kaygının kuşattığı bir ruhun, insan ruhunun bir parçasıyız. O kaygının ittiği sonsuz hayat arayışı, Şeytan’ın fısıldadığı ölümlü oluşumuza karşı bir isyan gibi çeşitlendi rüyalarımızda.
Geleceğe dair kaygılarımızın sonsuz bir hayat yaşama hırsıyla donandığını biliyoruz; her şeye müdahale edebileceğimiz yanılgısı da böyle doğdu. Atalarımız gibi gelecekteki nesillerimiz için kaygılanıyoruz ve her türlü sorunu giderebileceğimizi sanıyoruz.
Hayır; biz yaratılmış varlıklar olarak yapabileceklerimizin sınırlı olduğunu bilmek zorundayız. Geleceği biz tasarlayamayız ve yönetemeyiz, ancak bu, gelecek için hazırlık yapmayacağımız anlamına gelmez.
Bilmek zorunda olduğumuz biz haddimiz var, Allah’ın bizler için belirlediği had; safsatalardan uzaklaşarak düşünmeliyiz. Allah’ın bize çizdiği emirlerden, yasaklardan ve tavsiyelerden oluşan o haddin hiçbir zaman aklımızdan çıkmaması gerektiğini bilmeliyiz.
Kendimize, diğer insanlara, çevremize ve Allah’a karşı haddimizi bildiğimizde gelecek için kaygılanmayacağız. Bunu kısaca umudumuzu korumak için Allah’ın çizdiği sınırlara uymak zorundayız diyerek de ifade edebiliriz. Çünkü umut kaygının en büyük ilacıdır.
Batı kültürü ve medeniyeti yapay kaygılar üreterek insanların umutlarını yok etmeyi başarmış olsa da biz kendimize ve sonraki nesillerimize umut aşılamayı hatırlamalıyız.
Hatırlamak; evet köklerimizden koparılıp atılmış olan bu sonsuz hayat bilincini hatırlamalıyız. Hayat umut demektir, her yeni bebekle doğan ve kıyamete kadar sürecek olan.
Geleceği tasarlamak yerine, tasarımın Allah’ın işi olduğunu bilerek, Allah’ın bize çizdiği sınırlar dahilinde yapabileceklerimizin en iyisini yaparak kaygılarımızı umutla ilişkilendirebilir ve huzurlu olabiliriz.
İnsanlık bütünüyle huzura ulaşacağına dair umudunu kaybetmiş olabilir, ancak bir tek insan bile huzurun mümkün olduğuna inanmaya devam ediyorsa hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız.
Değil mi?
Huzurlu olabiliriz.
Ben huzurun mümkün olduğuna inanıyorum.
Ya siz?
Siz de benim gibi buna değecek şekilde yaratıldınız.
Yoksa unuttunuz mu?
Hatırlamak için çok mu geç?
Mıra | Öznel Şeyler
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.