24 Haziran 2024 Pazartesi

SA10822/SD3158: Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar 20: 'Din Algısı'nda Reform Kaçınılmazdır

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Niteliklerini kaybetmiş olan Havralar, Kiliseler, Tapınaklar ya da Müslümanları birleştiremez hale gelen Camiiler artık insanlığın döngüsel azgınlıklarını sınırlayamıyorlar; bütün dinlere ait İlahiyat Fakülteleri çarpık felsefî akımların etkisiyle kaosu derinleştiriyorlar…"

Biliyoruz; insanlığın azgınlık döngüleri şimdi olduğu gibi derin geçmişte de hiç değişmiyordu; insan zamanının kontrolsüz akışında her şey yeniden karılıyor ve insanlığa gönderilen yeni elçilerle ilk haline uygun olarak yeniden tanımlanıyordu. Ancak bu kez insan kendi aklı, bilgi birikimi ve tecrübeleriyle baş başa; tam olarak 1414 yıldır Allah yeni bir elçi göndermiyor ve insanlık kendisini ve dini yeniden tanımlamak zorunda.

Hristiyanların ve Yahudilerin ve çarpık inanışlı bazı Müslümanların beklediği Mesih ya da Mehdi de gelmeyecektir; bunlar artık kapanmış sahte birer beklentidir. Mesih İsa’ydı, Mehdi Muhammed’di… 

Yahudilerin Allah’ın gönderdiği iki elçisini reddederek çarpık inanışlarını Hristiyanlara ve Müslümanlara bulaştırmış olmaları da bir şeyi değiştirmeyecektir; geldiğimiz bilgi ve teknoloji çağında karılmış ve karıştırılmış kavramların her insana verdiği şeyler dönüşümü sağlamak için yeterli değildir. Buda reenkarneleri de binlerce yıldır tiyatrodan bir adım öteye gidebilmiş değildir.

‘Din neden vardı, neden var ve neden daima var olmak zorundadır?’

Bu soruya yakından bakmalıyız ve tıpkı insanlığın diğer genel sorunlarının tespiti için sorulan genel sorular gibi bütün enerjimizi bu soruya verilecek cevaba harcamalıyız.

Tabi burada otantik olarak bahsetmemiz gereken din hangisidir?

Bu sorunun cevabı kuşkusuz ve çok nettir: Tek Tanrı vardır ve onun dini de Tek’tir.

Tartışılamaz olan gerçek budur, çünkü bu kapsamda yapılmış saçma sapan tartışmaların insanlık için hiçbir anlam taşımadığı artık çok açıktır; Tanrı birden fazla olamaz, doğmaz, insan kılığına girmez, ölmez, öldürülmez, insanlarla güreşmez. 

Yahudi ve Hristiyan teologlarının ve onlardan etkilenen bazı Müslüman ilim adamlarının şizofreni ürünü tarihsel iddiaları bugünkü din olgusunu zifiri karanlığa sürükleyen temel suçlulardır. 

Ve Antik Çağ filozoflarının yaptığı tartışmaların bilimin ulaştığı noktada artık birer zırvadan başka bir şey olmadığının kanıtlandığı ve aydınlanma filozoflarının ürettiği şeytanî düşüncenin stratejik bir plan çerçevesinde insana ve dine dair bütün her şeyi kaotik bir döngüye soktuğunun net bir şekilde anlaşıldığı gerçeğiyle de yüzleşmiş durumdayız.

Hepsini bir kenara koyarak çalışmamız gerekiyor.

Yine de ‘Tek Tanrı’ya çağıran ve indiği gibi korunmuş ‘Tek Kutsal Kitap’a sahip olan din, sadece ‘İslam Dini’ olduğu için otantik olarak bahsetmemiz gereken din İslam’dır, önermesini ileri sürmek için acele etmeyelim.

Çünkü ‘Hangi İslam?’ sorusunun cevabını bilmeyen ve kendilerini Müslüman olarak tanımlayan insanların inandığı dini ‘İslam Dini’ olarak tasnif etmek, İslam’ın tartışılmaz kutsal doğasına ve ‘Din’in tekliğine’ aykırıdır. 

Kaynaklarının yetersizliği nedeniyle ‘Hangi Hristiyanlık? Hangi Yahudilik? Hangi Budizm?’ gibi soruların cevaplarının bulunmasının imkânsız olduğu bir çağda ‘Hangi İslam?’ sorusunun cevabının net bir şekilde verilebileceği imkânlara sahip olan Müslümanların büyük çoğunluğunun bu soruya cevap aramamaları onların inandığı dini bilmediklerine dair açık bir kanıt olarak değerlendirilebilir.

Belki de Müslümanların dinlerini asıl kaynağı olan Kur’an gibi korunmuş bir ilahî kitaptan öğrenmelerini engelleyen şeytanî güçlerin etkisini, İslam aleyhine bir çaba olarak değerlendirerek Müslümanları mazur görebiliriz; ancak hiçbir şey bizi bugün yaşanan kaostan ‘Oku!’ emriyle daima muhatap olan Müslümanların muaf ve sorumsuz olduğu tezine sürükleyemez.

Sorumuza odaklanalım:

‘Din neden vardı, neden var ve neden daima var olmak zorundadır?’

Sorunun cevabı insanlığın bugün yine zorunlu olarak bir elçiye duyduğu ihtiyaca dokunarak aranabilir. Biliyoruz ki; her elçi insanlığın yaşadığı döngüsel azgınlıkların kesin olarak sınırlanması için insan yararına gönderilmiştir ve her elçi sadece bir tek din tebliğ etmiştir. 

Ancak artık ‘Elçi’ gelmeyecek; bu gerçeğin herkes tarafından tam olarak anlaşılabilmesi, son elçi aracılığıyla gönderilen ve değişmediği kesin olarak bilinen son ‘Kutsal Kitap’ın tek kaynak olarak temel alınması zorunluluğunu fark ettirecektir.

Peki bu gerçek herkes tarafından tam olarak anlaşılabilecek midir?

İdeal olan beklenti budur; ne yazık ki gerçekleşmesi de neredeyse imkânsız olan beklenti de budur.

Büyük dönüşüm için herkesin ‘Elçi gelmeyecek’ gerçeğini anlaması gerekmeyebilir, ama herkesi yönlendirenlerin ve eğitenlerin bu kaçınılması imkânsız gerçeği anlaması gerekiyor…

Aksi halde ‘Her elçi insanlığın yaşadığı döngüsel azgınlıkların kesin olarak sınırlanması için insan yararına gönderilmiştir ve her elçi sadece bir tek din tebliğ etmiştir.’ önermesinin ‘Din neden vardı, neden var ve neden daima var olmak zorundadır?’ sorusuna verilecek tek cevap olduğu anlaşılmayacaktır.

Yeni bir elçi gelmeyeceğine ve kılavuzlarını kaybeden insanlığın Din’e olan ihtiyacı zirveye çıktığına göre, -Müslümanların bildiklerini sanarak inandıkları din dahil- mevcut dinlerin tamamen bir kenara konması gerektiğini ve insanlığın bütünüyle Kur’an’a odaklanarak döngüsel azgınlıklarını sınırlandırmalarının yollarını aramalarının zorunlu olduğunu düşünüyorum.

Niteliklerini kaybetmiş olan Havralar, Kiliseler, Tapınaklar ya da Müslümanları birleştiremez hale gelen Camiiler artık insanlığın döngüsel azgınlıklarını sınırlayamıyorlar; bütün dinlere ait İlahiyat Fakülteleri çarpık felsefî akımların etkisiyle kaosu derinleştiriyorlar…

Büyük dönüşüm için herkesi yönlendirenlerin ve eğitenlerin bu kaçınılması imkânsız gerçeği anlaması gerekiyor.

Sonuç tartışılmazdır:

Tanrı ‘Tek’tir ve gönderdiği din de ‘Tek’tir.’

Ve o Tek Tanrı Allah’tır, gönderdiği tek din de Kur’an’la temeli sağlam olarak korunmuş olan İslam’dır. Tarihte pek çok başarısız örneği görüldüğü üzere, Din insan tarafından tasarlanmadığı için Din’de reform yapılamaz, ancak ‘Din Algısı’ bozulmuş olan insanlığın 'Din Algısı'nda reform yapması kaçınılmazdır.


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 24.06.2024, Sonsuz Ark, Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar


Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı