Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Why great powers fight, and why they cooperate
"Önde gelen bir uluslararası ilişkiler teorisyeninin yeni kitabı, 'dinamik realizmin' jeopolitiği şekillendiren ekonomi konusunda neden ikna edici bir anlatı sunduğunu açıklıyor."
Avrupa 1914'te neden savaşa girdi? Soğuk Savaş nasıl sona erdi? ABD ve Çin Tayvan için savaşa girecek mi? Geniş kaynaklara sahip büyük güçlerin strateji geliştirdiği ve taşlarını manevra ettirdiği, dünya boyunca uzanan büyük bir satranç tahtası hayal edin.
Bu yüksek riskli hayatta kalma oyununda, her hamle bir ulusun güvenlik, zenginlik, prestij ve nüfuz arayışını yansıtır. Her ulus geniş ve karmaşık ittifaklar, ticaret, rekabetler ve savaş ağında yol almak zorundadır. Büyük güçler tahtadaki tüm taşları dikkatle takip etmeli ve ilerideki birçok hamleyi tahmin etmelidir.
Her hamlenin - bir ticaret anlaşması, askeri konuşlandırma veya diplomatik müzakere - geniş kapsamlı ve istenmeyen sonuçları olabilir. İşbirliği bağlarını güçlendirebilir ya da ulusları çatışmaya daha da yaklaştırabilir.
Virginia Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Dale Copeland, bu en tehlikeli ve karmaşık oyunda temel rehberler olarak hizmet edebilecek, büyük güç düşmanlıkları üzerine iki muhteşem kitap yazmıştır. Copeland'ın 2014 yılında yayımlanan Opus Magnum'u “Economic Interdependence and War-Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık ve Savaş”, Napolyon Savaşlarından Soğuk Savaş'ın sonuna kadar tüm büyük güç savaşlarının derinlemesine analizlerini sunuyor. Son kitabı "A World Safe for Commerce-Ticaret için Güvenli Bir Dünya", Devrim'den Çin'in yükselişine kadar ABD dış politikasının kapsamlı bir incelemesini ele alıyor.
Her iki kitap da Copeland'ın "dinamik gerçekçilik" olarak adlandırdığı benzersiz teorik perspektifi lehine etkileyici bir kanıt çeşitliliği sunmaktadır.
Copeland'a göre dinamik realizm, "devletlerin yanlış anlama sarmalları riskini ve ulusun güç alanını inşa etmek için yeterince şey yapmama riskini aynı anda azaltma ihtiyacının ortaya çıkardığı gerilimle nasıl başa çıktıklarını" kabul ederek saldırgan ve savunmacı realizmin en güçlü yönlerini sentezler.
Copeland, "güvenliği maksimize eden rasyonel devletlerin gelecekteki tehditlere karşı korunmak için genişlemeye ihtiyaç duyabileceği" konusunda saldırgan realistlerle hemfikirdir. Ancak savunmacı realistlerle aynı derecede güçlü bir şekilde hemfikirdir ki "eğer bu yayılmacılık gelecekteki tehditleri yaratırsa, o zaman kendi kendini yenilgiye uğratabilir." Devletler sürekli olarak "diğerinin iyi değil de kötü olma olasılığını" değerlendirmelidir.
Copeland'ın diğer realizm ekollerinden ikinci temel farkı, ekonomik ilişkilerin önemine yaptığı vurgudur. Büyük güçlerin karmaşık ekonomilerinin hayati önem taşıyan dış pazarlara, ticaret yollarına ve hammaddelere derinden bağımlı olduğunu savunur. Liderleri kritik stratejik ticari ağlara erişimi bir güvenlik gerekliliği olarak görmektedir. Eğer başka bir ülkeyle olumlu ticari ilişkilerin devam edeceğini öngörüyorlarsa, barışçıl işbirliği bağlarını güçlendirirler.
Ancak, önemli pazarlara erişimlerini kaybetmekten korktuklarında, genellikle savaşa yol açan sert politikalar benimserler. "Ekonomik etki alanını genişletme ihtiyacı ile hayati pazarlara erişimi kısıtlayabilecek gerilimi tırmandırıcı bir sarmaldan kaçınma isteği arasındaki bu gerilim, modern büyük güç siyasetinin DNA'sına işlemiş durumda" diyor.
"Ekonomik Karşılıklı Bağımlılık ve Savaş" dinamik realizmin açıklayıcı güç bakımından diğer tüm uluslararası ilişkiler teorilerini geride bıraktığını ikna edici bir şekilde ortaya koymaktadır. Copeland, "kırk vaka döneminin otuzunda ekonomik karşılıklı bağımlılığın orta ila güçlü bir nedensel rol oynadığını" gösteriyor. Ticari beklentiler genellikle en beklemediğimiz anda önem kazanmıştır. Japonya, ABD ambargosunun liderlerini fetih ve savaş yoluyla ulusun hayatta kalmasını güvence altına almak için umutsuz bir girişime ittiği 1941 yılına kadar ABD ile barış yapmak için çok uğraştı.
Kötümser ticari beklentiler, Almanya'nın kuşatılma korkusunu da arttırmış ve bu durum her iki dünya savaşını da kısmen açıklamıştır.
Copeland, iç faktörlerin nadiren savaşın birincil nedeni olduğuna inanmasına rağmen, rejim tipi, çıkar grupları ve psikolojinin büyük güç dinamiklerini nasıl şekillendirdiğini araştırıyor. İdeolojik bölünmeler Fransız devrim savaşlarını tetiklemiş ve Soğuk Savaş'ı şiddetlendirmiştir. Milliyetçilik, Alman ve İtalyan birleşme savaşlarını tetiklemiştir.
Copeland, demokrasilerin birbirleriyle çatışmaya girme olasılığının ancak her ikisi de gelişmiş ülke ise daha düşük olduğunu gösteren istatistiksel çalışmaları tartışmaktadır. Copeland, gelişmiş ülkelerin güçlü ticari bağlar geliştirmek için daha iyi bir konumda olduklarını öne sürmektedir. Bu bakış açısı, Jack Levy ve William Thompson'ın gerçeklerle dolu "The Arc of War" adlı kitaplarında vurguladıkları önemli bir açıklamayı gözden kaçırmaktadır: gelişmiş devletler, diğer tüm uluslar için hem savaş maliyetlerini hem de ticaretin faydalarını arttırmaktadır.
Sonuç olarak, gelişmiş uluslar birbirleriyle çatışmaktan kaçınmak için yüksek motivasyona sahiptir. Her ne kadar gelişmiş demokrasiler ve otokrasiler zayıf rakiplerine karşı sık sık asimetrik savaşlar yürütmüş olsalar da, 1945'ten bu yana aralarında savaş olmaması büyük güçler arasında istikrarlı bir barışın sağlanabileceğine dair umut vermektedir.
"Ticaret İçin Güvenli Bir Dünya", Amerikan liderlerinin güdülerinin çoğu Amerikalı'nın düşündüğünden daha az iyi niyetli olduğunu ortaya çıkaran ilgi çekici bir ABD dış politika tarihi: "Politikalarını liberalizm ve özgürlüğün sıcak ve bulanık diliyle gizleseler ve zaman zaman kendilerini bu dilin tuzağına düşmüş bulsalar bile, ticari güç merceğinden ulusal güvenliğin dikkatli hesaplayıcılarıdırlar."
Copeland, Britanya'nın sert merkantilist kısıtlamalarının Amerikan devrimcilerini bağımsızlık savaşına ittiğini anlatıyor. Özgürlük ideolojisi ancak ilk silahlar ateşlendiğinde ivme kazandı. 1812 Savaşları, Meksika-Amerika Savaşı, İspanya-Amerika Savaşı ve Latin Amerika ve Asya'daki sayısız müdahalenin hepsi ABD'nin ekonomik çıkar alanını korumak ve genişletmek için yapıldı.
ABD 1916'da İngiltere ile savaşın eşiğine gelmiş, ancak nihayetinde Almanya'nın ABD'nin Avrupa ve Latin Amerika ile ticareti için daha büyük bir tehdit haline gelmesi üzerine bu ülkeye savaş ilan etmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD'nin gücünün muazzam bir şekilde genişlemesinin başlıca nedeni, Avrasya üzerindeki Mihver hakimiyeti tehdidine karşı koymak için küresel pazarlara erişim sağlama zorunluluğuydu.
ABD'nin Sovyetler Birliği'ne yönelik ekonomik çevreleme politikası Soğuk Savaş'ı başlatırken, ABD yaptırımlarının kaldırılması Gorbaçov'un bu savaşı sona erdirme çabalarını kolaylaştırmada önemli bir rol oynamıştır. Ticari beklentiler ve klasik jeopolitik Kore ve Vietnam savaşlarını da açıklamaktadır.
Copeland, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi ve askeri yığınağının neden saldırgan hamleler ya da güvenlik ve kaynak arayışındaki yükselen bir gücün öngörülebilir eylemleri olarak yorumlanabileceğini özetliyor. ABD'nin "hem kararlılık sinyalleri veren hem de düşmanlık sarmalları yaratmaktan kaçınan dengeli bir politika" oluşturmak için Çin'in davranışlarını yönlendiren güçleri daha iyi anlaması gerektiğini vurguluyor. Topyekûn bir ekonomik çevreleme stratejisinin ve Çin'in iç politikalarına müdahalenin Çin'i Tayvan ve Güney Çin Denizi gibi ihtilaflı bölgelerde askeri çatışmaya itebileceğini savunuyor.
Ona göre açık ticaret ve diplomasinin sürdürülmesi güven inşa edebilir ve ekonomik gerileme korkularını azaltabilir. ABD'ye Çin'in yayılmasını caydırmak için Doğu Asya'da askeri güç gösterisinde bulunmasını tavsiye ederken, Çin'e saldırganlıktan kaçındığı sürece ekonomik angajmanın devam edeceği konusunda güvence veriyor.
Her iki ciltte yer alan canlı tarihsel vaka incelemeleri, modern tarihin en büyük savaşlarının temel nedenlerine ilişkin şaşırtıcı içgörülerle doludur ve geleneksel bilgeliğe meydan okumaktadır. Copeland'ın öncü çalışması, "ticari ve siyasi ilişkilerdeki herhangi bir aşağı yönlü sarmalın" bizi doğrudan felakete götürebileceğine dair korkunç bir uyarı niteliğindedir.
Gerçekten de, bilge liderler barış için büyük bir satranç oyunu oynamalıdır.
Michael Holmes, 17 Haziran 2024, Responsible Statecraft
(Michael Holmes Alman-Amerikan serbest gazetecidir. Neue Zürcher Zeitung ve Psychologie Heute gibi Avrupa'nın önde gelen yayın organları için yazmaktadır. NachDenkSeiten için küresel şiddet üzerine İngilizce video röportajlar yapmaktadır. Modern toplu katliamları analiz eden bir proje olan Global Apartheid'in kurucusudur.)
Seçkin Deniz, 23.07.2024, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.