27 Temmuz 2024 Cumartesi

SA10879/SD3196: Sıkıntı (Roman); 8. Bölüm-Dere 13

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Karım ve İD benden şefkat mı bekliyordu? Birine gösterdiğim şefkat neden diğerini incitsindi ki?"

‘Dere Yazarı’ insanlık tarihindeki şiddetin köklerine iniyordu:

“Şiddetin en büyüğü olan öldürmeyi yasaklayan Allah, düzen bozuculuk, zulümden ve her türlü şiddetten korunma dışında bir hak tanımamıştır insana. Öldürerek elde edilen servetler ya da mülkler, saltanatlar her türünden birer ganimetse eğer, Allah bunu yasaklamıştır; yeter ki sınırlarını belirlediği sebepler olmasın. Fakat öldürmekten daha büyük bir şiddet daha anlatmıştır Allah; zulüm…”

Toparlıyordu sonra düşüncelerini:

“Bakışların, seslerin ve harflerden oluşan yolların ürettiği şeyler insanın esaretine giden çağrılara aracılık ederek insanı incittiklerinde yapılan şey ‘zulüm’ ise, eylemlerin çıngırağına asılan diğer şeyler bu zulmün ancak tezahürleri olabilirler; asılları değil. Sesten üremiş şiddetin, kana tahvil edilmiş olması gerekmez. Haksız yere bağırmak da zulümdür, haksız yere kaş çatmak da. Bir çocuğun masum yanaklarında patlayan tokat, o çocuğun ruhunun derinliklerinde kanayan bir söz yarası bırakmaktan daha ağır olamaz. Ekilenler, renkleri ne olursa olsun şiddetin tohumlarıdır. Bu tohumlar hem içeriden hem dışarıdan beslendikleri için gizli gizli büyüyecekler ve filizlenip meyveye duracaklar.”

Notların yürüyen aklı hüküm cümlelerine ulaşıyordu hiç şüphe doğurmadan, üstelik kesinlikle doğru diyebileceğimiz bir formda:

“O halde hiçbir bakış, hiçbir ses ve hiçbir harf dizisi şiddetin kuşatıcı ruhundan uzak değildir. Bakış, ses ve harf bir adam öldüremez, ama onu öldürmekten daha büyük bir zulme, esarete maruz bırakabilir. Kanunların ürettiği şiddetle, kitapların ürettiği şiddet, öğrenilmiş, öğretilmiş şiddetin semerini taşırlar.”

Şimdi ben şiddete mi maruz kalıyordum? Ya da başkalarına şiddet mi uyguluyordum?

“Yine de en tehlikeli şiddet, şefkatin kollarına sürülmüş olan şiddettir; zehirler. İnsan, şefkate ulaşmak için şiddetle didişir. Kaidedir; şefkate muhtaç olanın şefkate ulaşmak için şiddeti göze alması gerekir. Duyguların yanlış terbiyesi ile tutkulara, saplantılara dönüşen içsel şiddetin, duygular bir şefkat sunağında reddedildiğinde doğması kadar insanlığı inciten hiçbir eylem yoktur.”

Karım ve İD benden şefkat mı bekliyordu? Birine gösterdiğim şefkat neden diğerini incitsindi ki?

“Bu hâlle hiçbir insanın şiddetten uzak kalmasından bahsedilemez. Merhametin eksildiği yerlerin hepsi, şiddetin kurak topraklarını sulak arazilere çevirirler. İnsan, şiddetle ve zulümle de sınanır. İnsan için tek çıkış kapısı hayat denen yığıntılarda, merhametin sesiyle yürüyen tövbelerin bulunduğu yerdedir. Ne kadın ne de erkek değil; insandır şiddetin mağduru!”

En son dudaklarımdan fısıltıyla çıkan söz ‘Allah’tı; bunu hatırlıyordum. Ancak sabah namazı için kalktığımda geceden kalan hiçbir şey yoktu aklımda.

Evde sabah namazı için atılan adımların seslerini duyarak uyanmıştım ve güneşin doğmasına çok az bir süre kalmıştı. Karım, annem, babam ve büyük oğlum namazlarını kılmışlardı.

Karım, ben yataktan kalkarken girmişti odaya. Ne zaman geldi ne zaman kalktı, farkında değildim.

‘Hayırlı sabahlar!’ dedi gülümseyerek. ‘İyi misin? Geldiğimde uyuyordun, sabaha kadar da döndün durdun derin uykunda!’

‘Sanırım incinmişim ya da incitmişim!’ dedim zor duyulur bir sesle.

Karım durdu, yüzüme baktı, ‘Sen kimseyi incitmezsin ki?’ dedi. ‘Niye kendine zulmediyorsun?’

‘Sen üzüldün!’ dedim. ‘Annem, babam, hatta İD üzüldü işte ya!’

Mutfağa geçerken, ‘Boş ver, herkes kendi üzüntüsüyle başa çıksın!’ dedi Karım sevecenlikle. ‘Acele et, güneş doğacak, namazını kılamayacaksın!’

Onun bu tepkisiyle içim serinlemişti biraz, abdest alıp sabah namazını kıldıktan sonra, balkonda dedesiyle sohbet eden büyük oğlumun seslerini duymaya başlamıştım, o âna kadar sanki bütün duyu organlarım felç olmuştu. Karım, annem, babam iyi görünüyordu, muhtemelen İD de gündelik hayatına başlamıştı İstanbul’a döner dönmez; peki ya ben?

Anlıyordum ki incinen bendim. Onlara göre zayıf olduğum için incinmiştim. Bu bir çelişkiydi ama. Hiçbir zaman zayıf olduğumu düşünmedim ve hissetmedim, neden-sonuç ilişkilerini bu kadar önemsemek, kimseyi incitmemek için dikkatle konuşmak ve davranmak ve düşünmeden davranmamak zayıflık değildi. Katı kalpli olup birçok insanın yaptığı gibi boş vermek de zayıflık değildi.

Ne var ki, böyle davranınca incinen ben oluyordum. Himalaya dağlarında bir kelebeğin çırptığı kanat okyanusta kasırgalara neden olabilirdi, evrendeki kaldıraçlı ya da geometrik çarpanlı sistem böyle işliyordu. Allah’a hesap verecektim ve…

Mutfaktan gelen karım düşüncelerimi kesti neşeli sesiyle:

‘Baban ve oğlun içiyor, sıcak süt ister misin, Mühendis?’

‘Yanında bal da var mı, Mimar Kız?’ dedim ona uyarak.

‘Ben varım, yetmez mi?’ dedi serin sesiyle.

Kadınlar erkeklerden güçlüydü, bundan emindim artık. En çok sarsılması gereken karım kendini toparlamıştı ve benim de toparlanmam için çaba gösteriyordu.

‘Arıların Torosların zirvelerinde yaptığı ‘Bal’ gibi mi, yani?’ dedim. ‘Çam Balı, şifa niyetine?’

‘Evet!’ dedi karım gülerek. ‘Şifa niyetine. İyileş, çünkü seni böyle görmek beni üzüyor, yoruyor ve bütün heyecanımı yok ediyor!’

‘İyileşelim hemen!’ dedim ben de. ‘Sen üzülme, yorulma ve heyecanını asla kaybetme! Ama… sütü içtikten sonra uyumak istiyorum ben!’

‘Tamam!’ dedi Karım odadan çıkarken. ‘Sütünü ve balını buraya getiriyorum!’

Annem bin yılda bir kez aklıma gelen nazlarımı çekerdi, Karım da öyle. Birazdan sütü getirdiğinde ‘İşte süt!’ demiş ve sonra kendisini göstermişti:

‘İşte Bal!’

Ve sonra arkasına sakladığı diğer elindeki bal kâsesini uzatmıştı. Ben içinde tatlı kaşığı bulunan kâseyi almaya kalktığımda da vermemiş, kâseyi elinde tutacağını söylemişti.

Yatağın üstüne oturmuştum; birkaç yudum süt içiyordum, bir tatlı kaşığı bal yiyordum.

Bütün ısrarlarıma rağmen, süt bitene kadar karım ayakta elinde kâseyle bekledi. 


<< Önceki                      Sonraki>>


[10.07.2024, (8/27 (714))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 27.07.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı