28 Temmuz 2024 Pazar

SA10880/SD3197: Sıkıntı (Roman); 8. Bölüm-Dere 14

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Serin bir sabahtı. Çocukların neşe kattığı kahvaltı içimdeki sıkıntıyı azaltıyordu. Çocuklar her şeyi istiyor, sürekli talepleriyle masayı telaşa boğuyorlardı."

Çok duygulanmıştım. Teşekkür ettim inceliğine, sabrına, dirayetine. Ben ne kadar hemen her şeye dikkatle yaklaşsam ve hiçbir şeyi ihmal etmemeye çalışsam da evin direği karımdı. Sabah namazından sonra uyumazdı, akşam çocukları yatırana kadar da bir köşeye çekilip oturduğunu, vakit öldürdüğünü görmemiştim.

2 Ağustos 2019 Cuma sabahı böyle başlamıştı. Biraz daha uyumuştum ve küçük oğlumun gelip, ‘Baba kahvaltı hazır!’ diyerek üstümde zıplamasından sonra yataktan çıkmıştım.

Serin bir sabahtı. Çocukların neşe kattığı kahvaltı içimdeki sıkıntıyı azaltıyordu. Çocuklar her şeyi istiyor, sürekli talepleriyle masayı telaşa boğuyorlardı.

Babam hem kahvaltısını yapıyor hem de torunlarına tatlı tatlı anlatıyordu:

‘İnsanın mayasında iki şey bulunur, bu iki şeyden hangisi galip gelirse insanın hayatı öyle geçer. Bunlardan bir tanesi hükümdar olma isteğidir, bu isteğe ram olan kimseler ölene dek kimseyi kaale almazlar. Onlar emrederler, başkaları yapar. İşlerin en doğrusunu onlar bilir, başkası hep eksik bilir. Onlar hasbelkader yanlış da yapsalar işin günahını yükleyecek birini hemen bulurlar. Öteki şey ise bir hükümdara kul olma isteğidir. Bu isteklerine mağlup olanlar hiç mesuliyet almazlar, emredileni yaparlar; başlarına gelene hiç itiraz etmezler. Hükümdarlarından başka hükümdar da istemezler!’

Küçük oğlum, ‘Ben hükümdar olmak istiyorum, Dede!’ dedi ellerini çırparak. ‘Bütün istediklerim yapılsın!’

Babam, ‘Ya herkes senin gibi hükümdar olmak isterse bu işleri kim yapacak?’ diye sordu. ‘Kahvaltıyı annen hazırladı, o da hükümdar olmak isterse kim hazırlayacak?’

Tecrübe böyle bir şeydi, lafı gediğine koymakta ustaydı Babam.

‘Neneeeem!’ diye bağırdı hemen afacan.

Babam gülümsedi ve yine sordu:

‘Ya Nenen de hükümdar olmak isterse?’

‘Nenem istemeeeez!’ dedi el çırparak. ‘Değil mi Nene?’

Annem gülümsedi ve ‘İstemem Kuzum!’ dedi ve hazırladığı ballı kaymaklı lokmayı ağzına tıkıştırdı. ‘Eğer yemezsen büyüyemezsin, hükümdar olamazsın!’

Yüzünü ekşite ekşite lokmayı yedi Küçük Beyefendi.

Babam sözlerini bitirmemişti daha:

‘Hükümdarlarla kulları bir ömür beraberce yaşamaya meyillidir. İnsanın atalarına bakın, hiç değişiklik görmezsiniz. Şu kadar uzun ömrümde, hakkıma, etrafımdakilerin hakkına el uzatanlarla hep mücadele ettim. Kimsenin aklına itibar etmedim. Etrafım cahildi; okuma yazması yoktu koca köyün. İki tane molla vardı, bir de askerde Ali Okulu’ndan yeni yazı öğrenenler. Ali Okulu’ndan okuma yazma öğrenenler de bir mektubu yola düzecek kadar maharetli değillerdi. Cehalet okuma yazmayla zayi olmaz, fakat okuyan adamın gözü biraz daha parlak görür. Bu sebeptendir okuma yazması olana, okumuş adam derlerdi ve itibar ederlerdi. Gerçi şimdi üniversite tahsili görmüş gençler de bizim zamanın sabileri gibi görünüyorlar; elleri ekmek tutmuyor, akılları kuş aklından biraz fazla!’

‘Kuş aklı nasıldır, Dede?’ dedi büyük oğlum.

Babam ona baktı ve gülümsedi:

‘Kuş aklı deyip geçmemek lazım!’ dedi. ‘Kuş’un aklı kendine yetiyor, kimseye muhtaç olmuyor. Kuş aklı kadar aklı olmayan, herkese yük olan insan da var!’

‘Ben kimseye yük olmam!’ dedi büyük oğlum. ‘Ne hükümdar olmak isterim ne de kimseye kul, biz Allah’ın kuluyuz!’

‘Hay Maşaallah!’ dedi Babam. ‘İkiniz de öyle olun!’

Hepimiz gülümsüyorduk, küçük oğlum ise, ‘Ben hükümdar olmak isteriiiim!’ diye bağırıyordu abisine inat.

Babam sözlerini hepimize genelliyordu:

‘Demiştim ya, kimisi kul, köle olmak ister; birisi desin kendisi yapsın, yanlış da olsa doğru da olsa işin sonu, kimse kendisini suçlamasın. Kimisi de bu kölelere hükmetmek ister; hakkı olmayanı istesin, alsın, hükmettiği işlerde yanlışlık olursa bir kurban bulup işi ona yüklesin, kendi hükümdarlığı hep sürsün. Herkes kendi hesabını verecek. Allah Kur’an’da Zuhruf suresinin 44. ayetinde öyle buyuruyor. “Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.” Allah’tan bir şey dilemenin de bir adabı var; yüzü olan dua eder, yüzsüz hükümdarın ne duası ne de bedduası itibara tabidir. Kendinden menkul kerameti ile kibir yapan da hak yol üzere değildir. Cahilin kerameti kendinden ve müritlerinden menkuldür, âlimin de iffeti Kur’an’dan, feraseti aklından. Kul olmak kadına da erkeğe de bakmıyor. Eskiden kadının peşinden gidip kula kul olan erkekler vardı, şimdi bütün insanlar kadın-erkek hep beraber yola koyulup kula kul oluyorlar. Elbet Allah'ın da bir hesabı var. Allah bizleri nefsimizin, başka nefislerin ve şeytanın şerrinden korusun, diyelim. Başka söze hacet yok gayri!’

Özenle derlediği sözlerinin ucunu bende bırakmıştı: ‘kadının peşinden gidip kula kul olan erkekler’.

‘Allah bizleri nefsimizin, başka nefislerin ve şeytanın şerrinden korusun!’ dedim babamın duasını tekrarlayarak.

Tatil günümüzdü. Kahvaltı bittikten sonra sepetlerimizi aldık, çocuklarla bahçeye indik. ‘Bân’daki yardımcılarımız da yanımıza geldiler, Cuma saati yaklaşana kadar bahçedeki meyve ağaçlarından, bostandaki sebzelerden topladık. Karı-koca yardımcılarımız bahçeye ve bostana çok güzel bakıyorlardı. Onların sayesinde ziraî ilaç, suni gübre kullanmadan sağlıklı meyveler ve sebzeler yiyebiliyorduk.

Bu gerçekten büyük bir nimetti. Ben mümkün olduğu kadar herkesin bu nimetten faydalanması için çabalıyordum. Akrabalarımız, çalışanlarımız, misafirlerimiz istedikleri zaman ve istedikleri kadar meyve ve sebze toplayabiliyorlardı; Bazen biz ziyaretlerine giderken hediye olarak sebze ve meyve götürüyorduk.

Ata tohumlarından ektiğimiz karpuzlarımız ve kavunlarımız da olgunlaşmıştı; ama henüz sofralarımızı zenginleştirecek kadar yemeğe hazır değillerdi; doğal tohumlar modern tohumlara göre biraz daha geç, ama kendi zamanlarında filiz veriyorlardı, bu yüzden iki hafta sonra karpuz ve kavun yiyebilecektik. 

Doğal olan kendi şartlarını dayatıyordu, yapay olan ise insanın şartlarına uyuyordu. İnsan da bu karışıklıktan çıkamıyordu, lezzetini kaybeden yapaya tamah edince de sürekli şikâyet ediyordu. Bir çelişkiler yumağından başka bir şey değildi insan. 



<< Önceki                      Sonraki>>


[10.07.2024, (8/29 (716))]

Lütfen gitmek istediğiniz bölümü tıklayınız:


Seçkin Deniz, 28.07.2024, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

    

Seçkin Deniz Twitter Akışı