Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Evsiz bir insan her türlü tehdide karşı savunmasızdır; sınırsız uyuşturucu, alkol ve seks ihtiyacı, kontrol imkânı ortadan kalkan biyolojik ve duygusal baskılar ve ruhsal, fiziksel şiddet uygulama arzusu içeren bir ev (hayat) artık ev değildir."
‘İhtiyaç duyduğunuzu hissettiğiniz ya da düşündüğünüz herhangi bir şeyin gerçekten ihtiyaç duyduğunuz bir şey olup olmadığını nasıl anlarsınız?’
Bu sorunun cevabı ‘ihtiyaç algısı’ ile oluşan ihtiyaçlarınızla, gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şeyler arasındaki farkı görmenizi ve anlamanızı sağlayabilir. Sonrasında da aydınlanmış zihninizle ihtiyaç probleminizi nasıl çözebileceğinize karar verebilirsiniz.
Gerçek ihtiyaç, yokluğu varoluşsal olarak bedensel, ruhsal ve toplumsal sorunlara yol açan somut (maddî) ve soyut (manevî) eksiklikleri temel alır. Ne var ki günümüzde tasarlanmış ve yaygınlaştırılmış ihtiyaç algılarının baskısı altında ihtiyacınız olmayan herhangi bir şeyi varoluşsal sorunlara dönüştürme kapasitenizin yüksekliği dolayısıyla sınırları kaybolan bir ihtiyaç karmaşası yaşanmaktadır.
Gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şeylerle dayatılmış ihtiyaç algıları sonucu ihtiyaç duyduğunuzu düşündüğünüz şeyler birbirine karışmış durumdadır ve ihtiyaç algılarının ürettiği bağımlılıklar, eksikliğini hissettiğinizde bedensel, ruhsal ve toplumsal hastalıklar üretebilecek güce ulaşmıştır. Bu güç sizi kontrol altına alan ve hayatınız boyunca huzursuz kılarak bir ‘sonsuz ihtiyaç giderme telaşı’na mahkûm eden zararlı bir güçtür.
‘İhtiyaç duyduğunuzu hissettiğiniz ya da düşündüğünüz herhangi bir şeyin gerçekten ihtiyaç duyduğunuz bir şey olup olmadığını nasıl anlarsınız?’ sorusu, sizin kişisel olarak yapacağınız sorgulamalara bağlı olarak, beslenme, giyinme, barınma, iletişim-etkileşim kurma, inanma, ibadet etme, eğlenme alışkanlıklarınızın ne kadarının sizin varoluşsal kaygılarınızla ilgili/ilişkili olduğunu sorgulamanıza, gerçek ihtiyaçlarınızın sınırlarını belirlemenize ve kendinizi kontrol etmenize yardım edebilir.
Öncelikle neyin gerçekten önemli olduğunu kararlaştırmak zorundasınız. İhtiyaç problemini doğru konumlandırmak ve doğru tutum ve davranışlarla çözmeye çalışmak kendi hayatını gerektiği kadar ciddiye alan bireyler gerektirir; varoluşsal sorunlarını tespit edebilen ve çözmeye odaklanan bir birey başlangıç olarak kendi evini düzenler.
İnsanın kendi evi neresidir?
Bedeninin ve ruhunun birleştiği yer ve zaman insanın kendi evidir. Buna kısaca hayat diyebiliriz. Bu ev ancak doğumdan önce anne karnında başlayan ve ölümle dağılabilen bir evdir; eğer ölümden önce dağılan bir evden bahsediyorsak -ki ihtiyaç algılarınızı gerçek dışı ve manipülatif olarak tasarlayanların hedeflediği şey de tam olarak evinizi dağıtmak ve sizi kontrol etmektir- sonsuza kadar gidermek zorunda olduğunuzu düşündüğünüz sahte ihtiyaçların evsiz bıraktığı bir varlıktan bahsediyor oluruz.
Bu, ruhu ve bedeni ölümle birbirinden ayrılmamış olan, ancak ihtiyaç karmaşasıyla ruh ve beden birlikteliği ortadan kalkmış olan ‘hasta/sorunlu’ bir varlıktır. Yirmi birinci yüz yıl insanının birer ‘yürüyen ölü’ye dönüşmüş olmasını, sadece Hollywood filmlerine ve dizilerine borçlu olmadığını, ancak Hollywood filmlerini ve dizilerini de tasarlayanların ürettiği ve kontrol ettiği, sahte ihtiyaç mimarlarının yoğun olarak çalıştığı satanist bir sisteme borçlu olduğunu söyleyebiliriz.
Yirmi birinci yüzyılda insan doğmadan sahte ihtiyaçlar sarmalına mahkûm edilmiştir; anne karnında iken -aslında hiç de gerekli olmayan, anne ve babaların sahte ihtiyaçlarla tehdit ve ikna edilmesi sonucu- tıbbî araştırmalarla ve müdahalelerle rahatsız edilmekte ve varlığına yönelik kasıtlı saldırılara maruz bırakılmaktadır. Doğduktan sonra da bu saldırılar, beslenme, giyinme, eğitici görsel-işitsel içerikler, hastalık, aşı gibi alanlarda artarak sürmektedir. Bu saldırıların temel amacı da doğal ruh ve beden birlikteliğini bozarak insanı evsiz bırakmaktır.
Evsiz bir insan her türlü tehdide karşı savunmasızdır; sınırsız uyuşturucu, alkol ve seks ihtiyacı, kontrol imkânı ortadan kalkan biyolojik ve duygusal baskılar ve ruhsal, fiziksel şiddet uygulama arzusu içeren bir ev (hayat) artık ev değildir.
Doğmadan önce anne karnında başlayan, doğduğu andan itibaren de insanın içinden dışına ve dışından içine, bedeninden ruhuna ve ruhundan bedenine doğru sürekli devinen karmaşık etkiler ve beklentiler sonucunda ortaya çıkan fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlar almaşığını/bileşimini kapsayan en büyük küme olarak ‘ihtiyaç problemi’, Batı medeniyetinin ürettiği çözümsüzlüğe mahkûm edilen çağımız insanının artık insan olma vasfını yitirdiğini göstermektedir.
İnsan kendi evine dönmenin mümkün olduğunu bilmek zorundadır, her birimiz insana bunu söylemekle mükellefiz. Çünkü evine dönemeyen, ihtiyaçlarını belirleyemeyen ve gideremeyen, kendisi olarak ve kendi amaçlarına uygun olarak varlığını sürdüremeyen herhangi bir varlığın insan olduğundan bahsetmek anlamsızdır, temelsizdir.
İnsanın kendi evine dönebilmesi için, Allah ile, insanla, toplumla ve bütünüyle hayatla kurulan bağları dosdoğru tanımlaması ve sürdürmesi için, aklını ve iradesini muhatap alan ilâhi emirlerin ve yasakların bulunduğu Kur'an'la bağlarını sağlam kurması gerekmektedir.
Çünkü hangi ihtiyacının gerçek, hangisinin algısal olduğunu belirleyebilme ve bu ihtiyaçlarını giderebilme hakkını ve özgürlüğünü kaybetmiş bir varlıktan bahsediyoruz. Öldükten sonra dirileceği ve kendi evine döneceği o kaçınılmaz günde, dünyada evsiz bırakılıp bırakılmadığının bir öneminin olmadığı o günde insan ‘kendi evinde mutlu olma hakkı’nı asla kimseye devretmeyecektir.
Nezdîra | Nesnel Dokunuşlar
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.