1 Ocak 2025 Çarşamba

SA11181/SD3363: Mıra | Öznel Şeyler 47: Akıntıya Kapılıp Gitmek Daha mı 'Tatmin' Edici?

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Tarihsel meşruiyet ve kabul edilebilirlik anlam zemini boşaltıldığı için onun yerine bireysel haz merkezli her türlü istek ve arzunun kabul edilebilirliği esas alınıyor. "

Çağın ruhsal çalkantılarından aklıma sıçrayan önemli bir soru sormak istiyorum:

“Neden evlenir insanlar?”

Herkese ne kadar normal bir soru gibi geliyor değil mi bu soru?

Ve hemen herkes kendisine göre bir cevap vermeye başlıyor, içinde büyüdükleri kültürlerden, psikologlardan, sosyologlardan ya da modern Batı terminolojisinden etkilenen dilinin en renkli heyecanlarıyla.

Yirmi birinci yüzyıla kadar bu soruyu sormak, anlamsız ve saçmaydı; çünkü her dinin, kültürün ve toplumların bu sorunun sorulmasını gerektirmeyecek kadar çok gerekçeleri ve nedenleri olduğunu insanlar biliyordu. Herkes evliliğinin en az bir gerekçesinden veya nedeninden haberdardı ve çocuklarının olmasını istiyordu.

Geriye doğru baktığınızda insanların neden evlendiklerini bildikleri için bu soruyu sormadıklarını fark edersiniz; ancak insanların bu sorunun yerine başka sorular sorduklarını da biliyoruz.

Kiminle evleneceklerine, çocuklarının olup olmayacağına ve mutlu olup olmayacaklarına dair gerçekçi sorular soruyorlardı insanlar.

Evlilik, meşru ve kabul edilebilir cinsel ihtiyaçların giderilmesi, çocuk ve mutluluk gibi temel bileşenlerden oluşan nedenler üçgeni üzerine bina ediliyordu, sonra eklenen başka bileşenlerle daha fazla temel neden oluşuyor ve neredeyse sonsuz bileşenli çokgenlere dönüşüyordu üçgen, ama temel birbirine bağlı sağlam kolonlarla oluşturuluyordu.

Sağlıklı cinsel ilişkilerin yaşandığı mutlu bir evlilik, aynı zamanda çocuklu bir evlilik, insanların neden evlendiğinin en ideal açıklamasıydı her zaman.

Ve herhangi biri bu nedenler üçgenini -ya da çokgenini- bilerek büyüyordu.

Ve yine herkes biliyordu ki; evlilik olmadan sağlıklı ve meşru-kabul edilebilir bir cinsel hayattan bahsedilemezdi ve evlilik dışı doğan bir çocuğun mutlu olması imkânsızdı.

Biliyorsunuz; bugün, evlilikler -gerekçeleri ve nedenleri çağdaş feminist ve ateist düşüncenin egemenliği tarafından parçalandığı için- ‘meşru ve kabul edilebilir duygusal ve cinsel ihtiyaçların giderildiği, çocukların sağlıklı bir şekilde doğduğu ve büyüdüğü kurumlar olarak’ gereksiz bulunuyorlar. 

Tarihsel meşruiyet ve kabul edilebilirlik anlam zemini boşaltıldığı için evlilik yerine bireysel haz merkezli her türlü istek ve arzunun kabul edilebilirliği esas alınıyor. 

Batı bütünüyle böyle değil mi, Batı'nın amansız etkisi altındaki Türkiye de yavaşça dönüşmüyor mu?

Evliliğin, sağlıklı cinsel yaşantı, çocuk ve mutluluk gibi temel nedenler üçgeni parçalanmış durumda ve insanlar, özellikle kadınlar, genç ve alımlı oldukları yaşlarda, evlilik yerine, 'sadece' her türlü araçla tatmin edilen cinsellikle temellendirilmiş ve bir köpek veya kedi gibi yalnızlık giderici ya da ‘keyfi’ ve ‘nostaljik’ ihtiyaç olarak -özellikle babaya bağlı risklerden korunmak amacıyla- ‘babası belirsiz’ bir çocuk eklentisiyle yürüyen ilişkiler ağına mahkum olmayı özgürlük ve mutluluk sanıyorlar.

Erkekler için evlilik dışı ‘cinsel tatmin’ kadınlara göre daha risksiz. Dinlerle sınırlandırılmamış zihinsel yapılar ve para ile elde edilen sayısız ‘kolay para avcısı’ kadının varlığı erkeklere sınırsız cinsel ilişki imkânı sağlıyor.

Hepinizin varlığını onaylayacağı bu hususları bir kenarda tutarak çocuklara bakalım mı biraz?

Anne ve babası bilinmeyen çocukların varlığı bambaşka bir insanlık suçu, ancak annesi bilinen, babası bilinmeyen çocuklara dair okumalar yapmış olanlar, aynı anneden ve farklı babalardan doğan kardeşler arasındaki bağların çok da sağlam olmadığını bilirler ve her çocuğun babasının kim olduğuna dair sonsuza dek süren sorularla meşgul olduğunu da hatırlarlar.

Evliliğe geri dönelim;

Yaşadığımız çağda insanların evliliğe ihtiyaç duymadıklarını söyleyemeyiz elbette, ancak yaşanan bütün evliliklerde sağlıklı cinsel yaşantıların da çocuk ve mutluluk gibi diğer iki temel nedenin itildiği derin karanlıktan kurtulmaları mümkün değildi.

Evlilik olsa da sağlıklı cinsel yaşantı olmayabilirdi, çocuk da olmayabilirdi, tanımı herkese göre değişen mutluluk da, ama tatmin asla ihmal edilmemesi gereken bir yaşama nedeni olduğundan evlilik olmadan da insan tatmin olabilirdi. O halde sadece tatmin için evlilik de gereksizdi.

Bugün psikolojinin ve psikiyatrinin insanı ittiği karanlıkta parıldayan tek şey bundan dolayı sadece ‘şeytanî’ bir tatmin değil midir? 

Gerekçesi ne olursa olsun, hangi amaca yönelik olursa olsun, tatmin olmanın insanın bütün gerekçelerini ve nedenlerini kuantum boşluklarına tamamen süpürdüğünü itiraf etmek zorundasınız.

Bu düşünce aralığında durup yeniden sormak istiyorum:

“Neden evlenir insanlar?”

Bu soru bir anlam ifade ediyor mu, dinlerle bağını koparmış ya da dinlerin etkisini hayatlarında en aza indirmiş bütün insanlar için?

Bu soruyu neresinden başlayarak cevaplamak daha doğrudur sizce?

Ya da akıntıya kapılıp gitmek daha mı 'tatmin' edici?


<<<Önceki                           Sonraki>>>


Seçkin Deniz, 01.01.2025, Sonsuz Ark, Mıra | Öznel Şeyler


Mıra | Öznel Şeyler

Seçkin Deniz Yayınları




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı