Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
"Mahir’in, ‘bu bir devrim’ diyen solcu yazar dostlarına öfkelenerek, onların fikrî temellerini sorguladığı zamanlardı o zamanlar."
Gelecekte siyasî tarih araştırmacıları için somut olarak görülebilecek veriler belirgindi. 2013 yılında, yani Erdoğan iktidarının on birinci yılında hukuk ve yargı dilinin belki de ilk kez kendi yararına çalıştığını görüyordu halk:
“Eylemleri fırsat bilen 10 terör örgütünün gösterilere katıldığı ve eylemleri bir kalkışma haline getirerek etkin oldukları gözlemlenmiştir. Eylemleri kontrol altına alarak kendi amaç ve ideolojisine kanalize eden terör örgütleri, şiddet eylemleri ile tehdit unsuru haline gelmiştir.” şeklindeki temel tespiti içeren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 27 Haziran 2013 Perşembe günü medyada paylaşılan, Başkent’te 23 göstericinin tutuklanması için hazırlanan fezlekesini temel almıştı ‘Bekçi’.
Ve ‘FETÖ’nün nasıl çalıştığına dair değerlendirmesi geliyordu ardı sıra:
“Ek olarak Başbakan’la ‘Otoriterleşme ve Diktatörlük’ başlıklı eleştiri sınırlarını aşan bir çatışma alanı üreten Fetullah Gülen adlı mustafî bir vaizin etrafında oluşan cemaatin ‘Gezi Parkı gösterilerini Erdoğan’ın zaaflarını gösterme aracı olarak kullanma gayreti vardı. Gülen, 31 Mayıs 2013’te kemikleşen Gezi Parkı terörüne yönelik hemen her gün bir açıklama yapıyor ve Erdoğan’a yapıştırmaya çalıştığı Diktatörlüğünü besleyip büyütüyordu.”
FETÖ, o güne kadar ‘cemaat’ kisvesi altında gölgelerde ve derinlerde çalışıyordu, ama artık sokağa inmişti, gücünü her alanda kanıtlamaya çalışıyor ve seçilmiş iktidarı devirmek için kullanmayı deniyordu:
“Cemaatin medya gücü Erdoğan karşıtı bir görüntü sergilemekten çekinmemişti. Zaman Gazetesi yazarlarından Abdülhamid Bilici, 1 Haziran 2013 tarihi ‘Ak Parti’nin dünü, bugünü?’ başlıklı yazısında İktidar partisini orantısız bir eleştiri ile hedef tahtasına koymuştu:” diyerek bahse konu yazıdan yaptığı alıntıyı paylaşıyordu:
“Ak Parti’nin ve dolayısıyla Türkiye’nin yarınını ilgilendiren şu kritik sorular vardı kafalarda: Eski vesayet geriledi ama yerine Ak Parti ne kadar demokrasi vadediyor? Yüzde 58’lik başarıyı getiren farklı kesimleri kapsayan demokratik çizgiden geri mi dönüyor?”
Tarihin en vahşi, en acımasız, en faşist kapalı toplumu olarak örgütlenen FETÖ demokrasiden bahsediyordu. ‘Deniz Yazarı’nın günü doğru konumlandıran yorumlarını dikkatle incelemek gerekiyordu. Çünkü o ‘devrim’ olarak pazarlanan ‘Gezi Terörü’nün yaşandığı o günlerde olup bitenleri gözlemleyebilen çok az insan vardı:
“28 Haziran’da gösteriler hızını kaybetmiş ve konu netleşmişken Fetullah Gülen’in cemaatine ait Today’s Zaman yazarlarından Emre Uslu,uzun süredir eleştirdiği Ak Parti’yi küresel yankıların netleştiği günlerde, ‘Erdoğanizm’ başlıklı bir yazısında son adıma yaklaştırmıştı. Diktatörlüğü ifade etmek için "Türk medyasının hükümetin ağır baskısı altında olduğu artık açıktır." demişti.”
Medya’yı da irdelemişti ‘Bekçi’; organize terör taraflarını zorluyordu, baskı kuruyordu her alanda:
“Gösterilerin ilk günlerinde göstericilerle kan bağı ya da özgeçmiş bitişikliği yaşayan NTV ve CNNTürk, haber değeri kadar yer verdikleri yayınlardan dolayı eleştirildiler. Sürekli canlı yayın yapmamış olmaları, göstericiler tarafından şiddetle karşılandı. NTV Yayın aracı yakıldı ve CNNTürk ‘Penguen’ belgeseli yayınlamış olmakla alaya alındı ve protesto edildi.”
Mahir’in, ‘bu bir devrim’ diyen solcu yazar dostlarına öfkelenerek, onların fikrî temellerini sorguladığı zamanlardı o zamanlar.
‘Ne devrimi?’ dediğini anlatmıştı bana Mahir. ‘Sol, devrimin ne olduğunu bilir, bunun devrim olmadığını en iyi bilecek olan, fikrin estetiği açısından saygı duyduğum, devrimin felsefesini okumuş olan adamlar bile büyük bir heyecanla bunun devrim olduğunu söylediklerinde sinirlerim bozulmuştu. Çok cahil olduklarını söylemiştim, ağzımı bozarak. Çoğu o dönemde bana küsmüş ve beni hedefe koymuşlardı. Bu olsa olsa sonu devleti parçalamaktan başka bir şeye hizmet etmeyecek olan bir terör faaliyetiydi. Ankara’daki terör faaliyetlerini yöneten yabancı bir kadının görüntülerini izledik televizyonlarda. İstanbul’da da vardı böyleleri.”
Cevval’in ‘İşiniz bitti, Mühendis!’ dediği günlerde ona ‘İşimizi kim bitirecek?’ diye sormuştum. O da gülmüş ve ‘Olağan şüpheliler!’ demişti. ‘Onların çocukları çalışıyor!’
Gündelik tetikçiler, paralı sivil-resmî askerler, istihbarat örgütleri, holdingler, teröre hizmet eden yerli ve yabancı uluslararası medya şirketlerinin en büyükleri ortak çalışıyordu; bütün bunlardan bir 'beyaz' olarak haberdardı Cevval. Ona, ‘Göreceksin!’ demiştim. ‘Hepsinin işini bitireceğiz!’
‘Bekçi’ uluslar arası medyada ve uluslar arası medya ile organik bir şekilde çalışan yerel medyada kurulan tuzakları anlatıyordu:
“ABD’nin uluslararası haber kanalı CNN’nin olaylardan iki hafta önce canlı yayın araçları kiralamak için yerel medya ile ilişki kurduğu bilgisi kamuoyuna yayıldığında, CNN olayların durulduğu günlerde Taksim’den ve Gezi Parkı’ından kesintisiz 6-10 saat canlı yayın yaparak Türkiye’de bir ‘Türk Baharı’ olduğundan bahsediyordu. Canlı yayın konuklarından biri de yaptığı analizlerle ve manipülasyonlarla Ak Parti karşıtlığını saklamayan, neocon enstitülerin analistlerinden -daha sonra da ABD Temsilciler Meclisi’ndeki Gezi konulu oturuma katılan- Soner Çağaptay’dı.
Doğuş Yayın Grubu CEO'su Cem Aydın, 4 Haziran’da yayın politikalarındaki stratejilerini açıklamaya çalıştı: “Dengesizlikler içinde denge arayışı medyayı bu hale getirdi.”
Cem Aydın’ın açıklamalarını dikkate alarak ‘endişelenen’ BBC, NTV’yi ortak yayın anlaşmasını askıya almakla tehdit etti ve sonuç aldı.
BBC Küresel Haber Dairesi Başkanı Peter Horrocks baskı kurduğunu açıkça itiraf ediyordu:
“Türkiye'de geçen hafta protesto gösterilerinin başlaması ardından BBC, NTV'den programlarını herhangi bir müdahale olmaksızın ve eksiksiz yayınlamaya devam edeceği konusunda güvence talep etmiş, bu güvenceler de BBC'ye ulaşmıştır. NTV, protestolarla ilgili haberleri ilk günlerde yayınlamadığı için çalışanlarından ve izleyicilerinden özür dilemiş; uluslararası gazetecilik standartlarına bağlılığını hem izleyicilerine hem de BBC'ye yeniden teyit etmiştir. NTV şimdi Türkiye'deki protestoları bütün boyutlarıyla izleyicilerine aktarmaktadır.”
Sonraki günlerde, CNN ve BBC, Reuters aracılığıyla canlı yayınlarını sürdürdüler. NTV'nin sahipliğini yapan şirketin bankalarına yönelik baskıcı, tehdit edici eylemler sonunda, NTV gibi CNNTürk de baskılara dayanamayarak sürekli canlı yayına başladı.”
‘Deniz Yazarı’nın o amansız dikkati şaşırtıcı bir şekilde çalışıyor ve tarihe gerekli olan ayrıntıları dahil ediyordu:
“Ancak bir hafta sonra NTV yayınlarını yetersiz bulan BBC Küresel Haber Dairesi Başkanı Peter Horrocks, BBC Türkçe'nin ''Dünya Gündemi'' programını yayımlamayan NTV'yle ortaklığın askıya alındığını açıkladı.
HalkTV, UlusalTV sürekli canlı yayınlar yapabildiler. Muhalif medya, küresel medya ile sıkı işbirliği içinde engellenmeksizin yayın yaptı. Buna karşılık Emre Uslu’nun "Türk medyasının hükümetin ağır baskısı altında olduğu artık açıktır." şeklindeki önermesi, yanlış olduğu kanıtlanmış bir teoriden öteye gidemeyecekti. Tam tersine Gezi Parkı ile başlatılan bir operasyona destek vermeleri için büyük yayın grupları baskı altına alınmış, ABD’de ve AB ülkelerinde Erdoğan karşıtı medya kampanyası başlatılmıştı.”
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.