8 Şubat 2025 Cumartesi

SA11254/SD3399: Sıkıntı (Roman); 10. Bölüm-Deniz 19

Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Ve Erdoğan liderliğindeki büyük çoğunluğun, yani asıl ve asil olan halkın elde edeceği zaferin ilk işaretleri görünmeye başlamıştı ‘uygarlığın en üst (!) seviyesi’ olan Batı’nın ufuklarından."

Tarihte buna benzeyen neredeyse sayısız ân vardı ve biz diz çöktürülmüş bir halde defalarca Amerikan zorbalığına maruz kalmıştık, içimizdeki hainler yüzünden. Acılarla dolu bir yüz yıl hatırlıyorduk, dedelerimizden, babalarımızdan anlatılarak gelen yaşanmışlıklardan.

Bu kez onların istediği gibi bitmeyecekti bu ân.

Artık acılarla yoğrulmuş, yoksulluklarla sıkıştırılmış, onuru zedelenmiş ve aşağılanmış Türkiye’nin uyandığı bir zamandı; halk, dehşet içinde olup bitenleri gözlemliyordu, kimin kimlerle gizli işbirliği içinde olduğunu ve bu aşağılık ihanetin nasıl açığa çıktığına şahit oluyordu. 

‘Gezi Terörü’ halkın bilinçlenmesini ve Erdoğan’a verdiği desteği arttırmasını sağlamıştı. 

Ve Erdoğan liderliğindeki büyük çoğunluğun, yani asıl ve asil olan halkın elde edeceği zaferin ilk işaretleri görünmeye başlamıştı ‘uygarlığın en üst (!) seviyesi’ olan Batı’nın ufuklarından.

‘Deniz Yazarı’ o dönemde neredeyse ilgili herkesin nasıl nefes aldığını bile izlemeye ve not etmeye çalışmıştı:

“Merkel yenilecek ve geri adım atacaktı. 25 Haziran 2013‘te Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin AB müzakere sürecindeki ‘Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu’ başlıklı 22. faslın açılmasına ilişkin, "Faslın geri dönülmez bir karar ile açılması teyit edildi'' dedi. 

Davutoğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ile yaptığı görüşme sonucunda, Avrupa Birliği adına Genel İşler Konseyi'nin Türkiye ile 22. müzakere faslının açılmasına karar verdiğini öğrendiğini söyledi. Westerwelle ile son birkaç gün içinde birçok kez görüştüğünü dile getiren Davutoğlu, dün gece yaptıkları görüşmede bir metin üzerinde mutabık kaldıklarını, bu sabah da AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bild ve İtalya Dışişleri Bakanı Emma Bonino ile görüşerek metin çerçevesinde gelişmelere katkıda bulunmalarını talep ettiğini söyledi.

22. Faslın açılması kesinleştikten üç gün sonra, 28 Haziran’da Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili ve Romanya eski Dışişleri Bakanı Adrian Severin, Avrupa Parlamentosu’nun Gezi Parkı olaylarına ilişkin Türkiye kararını eleştirerek gerçeği teşhir etmişti:

“Üye ülkelerdeki duruma bakmadan Türkiye’yi kınamak iki yüzlülük ve ben bu çifte standarda sessiz kalmayacağım!”

Romen parlamenter, “Gezi Parkı olayları sonrasında yaşananlarda dış mihrakların parmağı olabilir mi?” sorusuna, “Bu ihtimali dışarıda bırakamam. Suriye ve çevredeki benzeri ülkelere ve bölgedeki jeopolitik çıkarlara bakıldığında bu tarz müdahalelerin tarihte ilk defa olmadığını görürüz. Bazı ülkeler, hükümetler, siyasi aktörler bölgelerinde ciddi roller oynayan ülkelerdeki problemlerden faydalanma yoluna geçmişte de gitmiştir. Türkiye de herhangi bir ülke değil, jeopolitik rolü olan ve bunu başarıyla oynayamaya çalışmış bir ülke.” diyerek cevap verdi.

Adrian Severin dürüsttü:

“Türkiye’de yaşananların Arap baharı ile karşılaştırılması da yanlış, Türkiye demokrasinin eksiklikleri konusunda konuşabiliriz, ama Avrupa ülkeleri dahil hangi ülkede demokratik sıkıntılar yok ki”

Rusya temkinliydi. Rusya Federasyon Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı ve askeri uzman Valeriy Şnyakin, 5 Haziran 2013’te, Türkiye’deki protesto durumunun giderek istikrara döneceğini ve Arap Baharı senaryosunun yaşanmayacağını söylemişti: 

“Türkiye, İslam dünyasının özel bir ülkesi. Laik ve demokratik bir devlet ve Erdoğan’ın durumu çözeceğini, protestoculara tavizde bulunacağını düşünüyorum. Son seçimlerde partisi en fazla oyu kazandı. Protestonun, farklı görüşte insanları, sağcıları, solcuları, milliyetçileri, liberalleri, demokratları, çevrecileri ve diğerleri birleştirdiği dikkat çekici.”

Buna karşılık Şnyakin tuhaf bir şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerini kışkırtıyordu: “Ordu hiçbir şey yapmadı. Erdoğan’ın son dönemlerde askerî eliti zayıflatmaya yönelik politika uyguladığı unutulmamalı. Bununla birlikte, askerleri siyasetin dışına iterek bazı başarıları elde etmiş olmasına rağmen, yine de askerlerin yaşananlara kayıtsız kalacağı söylenemez.”

Şnyakin, Erdoğan karşıtı dile yatkın bir ayrıntıyı da sözlerinin arasına sıkıştırmıştı:  

“Başbakan Erdoğan, mantıklı ve akılcı bir politikacı ve silah gücünü kullanmasının puanına darbe vuracağını ve önümüzdeki yıllarda iktidarda kalma arzusuna son vereceğini çok iyi anlıyor. Ayrıca, böyle bir senaryo, iktidar elitinin bölünmesine, tüm takip eden sonuçları ile birlikte, yol açacak.”

Dış faktörün de dikkate alınması gerektiğini söyleyen Şnyakin, ne bu ülkeyi Ortadoğu’daki kilit müttefiki olarak gören ABD’nin ne de Avrupa’nın Türkiye’nin istikrarsızlaşmasını istemediğini söyleyerek ilginç bir analiz yapmıştı: 

“Türkiye’deki durumun gelişmesi, ABD için tüm Orta Doğu politikasının sorgulanması anlamına gelir. Avrupa da bu ülkede durumun kötüleşmesini istemiyor. Bu yüzden protesto etkinliğinin giderek sona ereceğini düşünüyorum.”

Oysa ABD ve Avrupa Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması ve Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması için çalışıyordu. Aynı gün aşırı sağcı Rus Liberal Demokrat Partisi Başkanı Vladimir Jirinovski, Türkiye'de ‘turuncu devrim’ yaşandığını söylemekteydi:  

"Bir bakınız Türkiye'nin 48 kentindeki 90 eyleme. Amaç ne? Batı, İslamlaştırılan bir Türkiye istemiyor. Ki bu Türkiye sadece boş oturmayacak, aynı zamanda tüm Müslüman dünyasını birleştirecek. Batı'ya bu lazım değil! Batı'ya aynı zamanda yeni Osmanlı İmparatorluğu da lazım değil. Rusya ve Çin'in de işine gelmez. Demokratların, sosyal demokratların, hatta askerlerin geri dönmesi işimize yarar. Erdoğan'ın geleceği yok!" 

Yukarıdaki analizde Gezi Parkı eylemlerinin tek amacının yerel ve küresel işbirlikleri ile Başbakan Erdoğan’ı istifaya zorlamak olduğunu netleştirmiş olduk; ancak yine de bu gerçeğin karşı taraftan nasıl göründüğünü anlamaya ihtiyacımız vardı.

20 Haziran’da, Erdoğan’a ve Ak Parti İktidarına muhalif olan Vatan Gazetesi yazarı Reha Muhtar, kendisinden beklenmeyen bir açık yüreklilikle yazdığı yazısında Ecevit’in Başbakanlık’tan uzaklaştırılma senaryosunu anlatmış ve aynısının Erdoğan’a da yapıldığını söylemişti:

“Sorun iktidar değil, Ecevit” demekle, “Sorun AKP değil, Tayyip Erdoğan” demek arasında hiç fark olmadığını, aslında aynı operasyonun, aynı stratejinin, aynı taktiğin aynı tanıdık ve mahut çehreler tarafından senaryolaştırıldığını o kadar iyi bilmekteyim ki... Gazetecilikten bahsedecekler şimdi elbette.. Etik gazetecilikten değil mi?.. Sırtını ulusal ve uluslararası sermayeye dayayıp, derin konsorsiyumların “etki ajanı” olarak görev yapacaklar... Sonra “ahlaklı ve etik gazeteciler olarak”, toplumu operasyonlarla suni olarak şekillendirdiklerinin tarihini yazmaya soyunacaklar, öyle mi?...

Tayyip Erdoğan’ın birçok hataları bulunduğunu, otokratik bir kişiliğe meyyal olduğunu, toplumun cumhuriyetçi ve laik kesimleriyle iyi diyalog kuramadığını düşünüyordum... Cumhuriyetçi kesimler arasında iktidarının son döneminden çok fazla “muzdarip”in varlığını fark ediyorum... Fark etmez, Ecevit‘in de bir sürü yanlışı ve hatası vardı ülkeyi yönetirken...

Bunların hiçbiri bu insanların “derin operasyonlarla” seçimle geldikleri iktidardan, abidik kubidik yöntemlerle düşürülmelerini gerektirmiyor... Operasyon yapanlar, kendi rol aldıkları operasyonların kendi biçimlendirdikleri tarihini yazmaya soyunuyorlar...  Tayyip Erdoğan’la gönül bağım olmadı hiç... Oysa şu anda yapanların ne anlama geldiğini bilecek kadar şerbetliyim... Ecevit’e de aynısını yapmışlardı...

Hiçbir şey sonsuza kadar gizli kalmıyor değil mi?.. Gün geliyor operasyonlar ve hesaplar birer birer ortaya dökülüyor... Bülent Ecevit nire?.. Tayyip Erdoğan nire?.. Fakat uluslararası paranın merkezleriyle takıştınız mı, istediklerini yapmadınız mı adınızın önünde “Laik-İslamcı, Cumhuriyetçi-Osmanlı, Bülent-Tayyip” yazmış, fark etmiyor... En yakınınızdakiler “öne sürülerek” sizi bitirmek için operasyonun düğmesine basılıveriyor...” 


<< Önceki                      Sonraki>>


[07.02.2025, 10/39 (828))]


Seçkin Deniz, 08.02.2025, Sonsuz Ark, Sıkıntı, Roman

Sıkıntı





Sonsuz Ark'tan

  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

      

Seçkin Deniz Twitter Akışı