3 Mart 2025 Pazartesi

SA11295/EK74: Yeni Washington Mutabakatı

     Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız analiz, The Code of Capital: How the Law Creates Wealth and Inequality (Sermayenin Kodu: Hukuk Zenginlik ve Eşitsizliği Nasıl Yaratır?) (Princeton University Press, 2019) adlı kitabın yazarı, Columbia Hukuk Fakültesi'nde Karşılaştırmalı Hukuk Profesörü Katharina Pistor'a aittir ve 20 Ocak 2025'te ikinci dönem başkanlığı için yemin eden Donald Trump'ın etrafındaki özellikle dijital teknoloji alanında iş yapan milyarder iş adamlarına odaklanmaktadır. Analistin, "İş dünyasını hükümetten uzak tutmak sadece ABD'de değil, her geçen gün daha da zorlaşıyor. Kamu gücü arayışına girerek özel güç üzerindeki kontrolleri ortadan kaldırma ihtimali, yeterli zaman ve paraya sahip iş dünyası liderleri için çok cazip. İş dünyasının güpegündüz hükümeti ele geçirmesini izlediğimize göre, tek alternatif iş dünyasını demokratikleştirmek ya da her türlü demokrasi iddiasından vazgeçmektir." şeklindeki cümleleri, benzer çevre elemanlarıyla yaşayan Biden döneminde neden sarf etmediğini sormamıza neden olabilir.
Seçkin Deniz, 03.03.2025, Sonsuz Ark 

The New Washington Consensus

"Eğer bir resim bin kelimeye bedel ise, Donald Trump'ın yemin töreninde ön sırayı dolduran Büyük Teknoloji kurucuları ve CEO'larının görüntüsü bir manifestodur. Az önce özel sektörün ABD hükümetini güpegündüz ele geçirmesini izledik ve tarih bunun sonunun iyi olmayacağını gösteriyor."

On yıllardır bize devlet tarafından işletilen işletmelerin ekonomi için kötü olduğu söylendi. 1980'lerde ortaya çıkan 'Washington Konsensüsü (Mütabakatı)'nün temellerinden biri, ’özel sektörün devlet işletmelerinden daha verimli yönetildiği”ydi; çünkü iflas tehdidi özel şirketlerdeki yöneticilerin kar hanesine odaklanmasını sağlıyordu.

İlk olarak Latin Amerika ülkeleri için formüle edilen ve daha sonra Orta ve Doğu Avrupa'da komünizm sonrası geçiş döneminde uygulanan Washington Mutabakatı, o zamandan beri hakim ekonomi politikası paradigması olmuştur.

Ancak iş adamları hükümette olduğunda ne olur? İnsanların yönetildikleri kuralları belirleme becerileri için bu ne anlama geliyor? Bu tür sorular nadiren sorulur, çünkü deneyimli girişimcilerin hükümete getirilmesi refleks olarak kutlanır. İşlerin nasıl verimli bir şekilde yürütüleceğini bildikleri varsayılır ve katılımları genellikle geçici olur. Ancak bireysel girişimcileri hükümete almak bir şey olsa da, Donald Trump yönetimi tüm hükümeti iş adamlarına teslim etmeye niyetli görünüyor.

Bir başka finans kralı olan Scott Bessent'in Hazine Bakanı olarak atanması, benzer geçmişe sahip seleflerinin uzun listesi göz önüne alındığında sürpriz değil. Aynı şekilde, antitröst uygulamalarının, çevresel ve finansal düzenlemelerin geriletilmesi de önceki Cumhuriyetçi yönetimlerden aşina olunan ve 2008 mali krizinden giderek sıklaşan ve şiddetlenen yangınlara, sıcak hava dalgalarına ve buz fırtınalarına kadar genellikle uzun vadede kötü sonuçlar doğuran uygulamalardır.

Ancak ikinci Trump yönetimi çok daha ileri gidiyor. Eğer bir resim bin kelimeye bedel ise, Trump'ın yemin töreninde ön sırayı dolduran Büyük Teknoloji kurucuları ve CEO'larının (Amazon, Meta ve X dahil) görüntüsü bir manifestodur. Onlara başkanın kabine adaylarından bile daha fazla öncelik verildi. Büyük Petrol ve finans endüstrisi biraz daha az görünür olsa da, gölgeleri de büyüktü.

Bu görüntüler her türlü sözlü ifadeden daha güçlü bir mesaj veriyordu: ABD hükümeti sadece “iş dünyası için iyi” değil; iş dünyasının ta kendisi. “Amerika'nın işi iştir” şeklindeki eski atasözü yeni bir uç noktaya taşındı: Amerika'nın hükümeti de iştir. Buna Yeni Washington Uzlaşması diyebiliriz.

Elbette iş dünyası Amerikan tarihinde her zaman büyük bir rol oynamıştır. Bir anonim şirket olan Virginia Şirketi, Kuzey Amerika'daki ilk kalıcı yerleşimi kurdu ve Hollanda Batı Hindistan Şirketi, Batı Hint Adaları ve Amerika'da kaleler ve yerleşimler inşa ederek transatlantik köle ticaretinin çoğunu kontrol etti. Kamu-özel sektör ortaklığından çok daha fazlası olan bu kuruluşlar, kendi başlarına birer hükümdardı. Neredeyse bir yüzyıl boyunca Hint Yarımadası'nda İngiliz sömürge yönetimi kuran Doğu Hindistan Şirketi, fethettiği topraklar üzerinde kendi egemenlik gücünü bile iddia etti. (İngiliz Hindistan'ının genel valisi olarak atanan Warren Hastings, bu güç gaspı nedeniyle suçlanmış olsa da, sonuçta beraat etti).

Tarih, “şirket-devlet ”in en iyi ihtimalle karışık bir nimet olduğunu göstermektedir. İş dünyasının mantığı, tepedeki birkaç kişiden biri olmadığınız sürece özgürlüğe çok az yer bırakır. İş dünyası yalnızca iki tür insana izin verir: işçiler ve tüketiciler - birincisi üretim için girdi olarak, ikincisi ise ürün veya hizmetlerin alıcısı olarak. Her iki durumda da insanların tek amacı hissedar değerini maksimize etmeye yardımcı olmaktır.

Bu nedenle, her ne şekilde olursa olsun, işgücü maliyetleri düşük tutulmalı ve talep yüksek tutulmalıdır. Sadakat, topluluk ya da bireysel haklara yer yoktur. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki üst düzey yöneticiler ayrıldıklarında altın tokalaşmalar (büyük ödemeler) alabilirler, ancak işçiler istedikleri zaman kovulabilirler. Tüketiciler, arzuladıkları ürünleri satın alarak hayatları zenginleşen şanslı kişiler olarak tasvir edilmektedir - bu ürünler tütün veya alkol örneğinde olduğu gibi onları hasta etse veya öldürse bile.

Bağımlılık yoluyla kârı artırma modeli günümüzün büyük dijital şirketleri tarafından mükemmelleştirilmiştir. Dopamin artırıcı “beğeniler”, sonsuz kaydırma ve gönderilerin viral olmasını sağlayan algoritmalar, bırakmanın uyuşturucu yoksunluğuna benzer bir sıkıntıya neden olmasını sağlıyor. Hiçbir kontrol ve denge mekanizması, hiçbir hesap verebilirlik mekanizması ve kişinin özel hayatına müdahalelere karşı hiçbir savunma yoktur. Kayıt olduktan sonra basit bir tıklama milyonlarca insanı özel otokrasiye teslim ediyor. Ve hata yapmayın: uğraştığımız şey otokrasidir. Piyasalar özgür ve eşit taraflar arasında pazarlıkla ilgili olabilir, ancak Ronald Coase'un bize öğrettiği gibi firmalar merkezi kontrolle ilgilidir.

Şirket otokrasisinin özel adaları her zaman demokratik özyönetim ile gerilim içinde olmuştur ve geçmişteki şirket-devletlerin kaderi bu sefer de sonunun iyi olmayabileceğini göstermektedir. Doğu Hindistan Şirketi'ne karşı isyanlar ve ayaklanmalar, İngiliz yöneticilerin alt kıta üzerinde doğrudan kontrol sağlamasına ve sonunda şirketi feshetmesine yol açtı. Başka yerlerde sömürge şirketleri genellikle acımasızca yönetilmiş, aşırı borç yükü veya kötü yönetime yenik düşmeden önce kendilerini sorumluluktan koruyan yasal korumaların arkasına saklanmışlardır. Kuzey Amerika'da sömürge şirketlerinin tüzükleri yavaş yavaş yürütme gücünü sınırlayan ve halka oy hakkı veren proto anayasalara dönüştürüldü.

İş dünyasını hükümetten uzak tutmak sadece ABD'de değil, her geçen gün daha da zorlaşıyor. Kamu gücü arayışına girerek özel güç üzerindeki kontrolleri ortadan kaldırma ihtimali, yeterli zaman ve paraya sahip iş dünyası liderleri için çok cazip. İş dünyasının güpegündüz hükümeti ele geçirmesini izlediğimize göre, tek alternatif iş dünyasını demokratikleştirmek ya da her türlü demokrasi iddiasından vazgeçmektir.

Katharina Pistor, New York, 28 Ocak 2025, Project Syndicate

(Columbia Hukuk Fakültesi'nde Karşılaştırmalı Hukuk Profesörü olan Katharina Pistor, The Code of Capital: How the Law Creates Wealth and Inequality (Sermayenin Kodu: Hukuk Zenginlik ve Eşitsizliği Nasıl Yaratır?) (Princeton University Press, 2019) adlı kitabın yazarıdır.)


Eyüp Kaan, 03.03.2025, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Sonsuz Ark Çevirileri


Eyüp Kaan Yazıları


Sonsuz Ark'tan


  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı