27 Mart 2025 Perşembe

SA11339/KY77-NAİFK29: Devenin Zoruna Giden Konu!

            Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

"Hasan ağa devenin içerlendiği konuyu duyunca derin düşüncelere daldı; deve haklıydı, önde giden, önde olanın arkadakinden daha önemli bir konumda, daha kapasiteli, daha bilgili, daha görgülü olması lazımdı. Bir eşek deveyi çekerse olacağı buydu."

Zamanın birinde bizim Hasan ağa, hayatının son dönemini yaşadığı fikrine kapılarak herkesle vedalaşmaya başlamış. Ancak, annesi, babası, dayısı, amcasıyla vedalaşamamış, çünkü onlar öte tarafa çoktan göçüp gitmiş. 

Neyse Hasan ağa, “Ölümün ne zaman geleceği belli olmaz. Zannımca bir ayağım çukurda” diyerek köyünde bulunan bütün tanıdıklarıyla helalleşmiş, hoş zaten köyündeki herkes tanıdığıymış ya… 

Neyse uzatıp hikayeyi okumanızı geciktirmeyeceğim, kestirmeden giderek Hasan ağanın tanıdığı, tanımadığı, alışveriş ettiği, yolda geçerken yan baktığı, köprüden geçene kadar “Dayı” dediği, tavuğuna “kış” dediği, horozunu kovaladığı.. herkesle ama herkesle helalleşmiş. 

Helalleşme faslı bitince gönül rahatlığıyla evin yolunu tutmuş. Eve kavuşunca aklına hayvanlarının yemine bakmak gelmiş ve o arada hayvanlarla da helalleşmenin gerektiğini düşünmüş. 

Eee hayvan dediysek o da canlı, onun da Hasan Efendide hakkı olmaz mı, olmuş işte. 

Hasan ağanın bir eşeği, bir devesi, üç koyunu, dört kuzusu, iki de ineği varmış ama henüz öküzü yokmuş. 

Öküzleri besleyen besliyormuş zaten… 

Hatta bedava geldiğinden ne bulursa yediğinden patlayacak hale gelen öküzler var. Yemini aksattığında da bas bas bağırıyor, kuyruğu yanmış itler gibi sağa sola salya sümük saldırarak ahırın da köyün de huzurunu kaçırıyor. 

Neyse Hasan ağa, önce inekten başlamış helalleşmeye, sonra koyun, eşekle devam etmiş. Nihayetinde sıra deveye gelmiş ve hikâyemizi asıl kahramanı da işte bu deve… 

Diğerleri hakkını helal etmiş, hiç birinde bir sorun çıkmamış. 

Hasan ağa da hakkı çok olan devenin hakkını helal edip, etmeyeceğinden doğrusu pek ümitli değilmiş ama şansını denemeye de kararlıymış doğrusu. 

Hem hiç devenin hakkı kendisindeyken öte dünyaya göç etmek olur mu, ya hesabını veremeyeceği hakkı kalmışsa… 

Hasan ağa devesinin yanına yaklaşmış, tüylerini okşayarak konuşmaya başlamış; 

-Canım deveciğim, senin bana çok emeğin geçti. Ölümlü kalımlı dünya, ne zaman gideceğimiz belli değil. Senin üzerimde çok hakkın var. İyisi mi gel helalleşelim, demiş ama deve “ya ne hakkı, hukuku” diye itiraz etmiş. 

Hasan Ağa ısrar edince deve de helalleşmeyi kabul etmiş. 

-Olur, önden siz buyurun ağam. 

-Sana çok yük yükledim hakkını helal et. 

-Olsun bazen de az yükledin. 

-Ama seni bazen aç da bıraktım. 

-Olsun, bazen de çok güzel yiyecekler verdin. 

-Ya işte hakkın geçmiştir, bazen sana dayak attım. 

-Ama bazen de sevdin beni. 

-Yani şimdi senin ben de hakkın yok mu? 

-Yok hepsini helal ettim.. 

Hasan ağa devenin sözünü tamamlamadan sevinçten uçacak hale geldi. Çünkü bütün helalleştiklerinin içinde en çok deveden korkar, “ya hakkını helal etmezse” diye kaygı duyardı.

Deve çok kibar bir hayvanmış da Hasan ağa kıymetini bilmiyormuş. Artık gönül rahatlığıyla öte dünyaya göç edebilirdi, hele Azrail bir gelsin… 

Hasan ağa “teşekkür” edip gitmeye hazırlanıyordu ki… 

Derken deve kaldığı yerden devam etti; 

-Ama benim hiç affetmeyeceğim, öte dünyada da iki elimin, hatta arka ayaklarımın da yakanda olacağı bir husus var, deyince Hasan Ağa da şafak atar. 

-Hani helal etmiştin? 

-Evet, söylediklerini helal ettim. Ama içime oturan, hiç çıkmayan, beni derinden yaralayan bir hatan var işte onu hiç affetmiyorum. 

Hasan Ağa korkarak sorar; 

-Şey… neymiş? 

-Ahhhh! Ahhhh! İçime öyle bir oturdu ki bir tülü affedemiyorum. Sanırım sen sadece bundan olsa da cehennemde cayır cayır yanarsın, deyince Hasan ağanın alnından ecel terleri dökülmeye başlamış; hem de soğuk soğuk, hem de yürek yakıcı yakıcı… 

Hasan Ağa sesi titreyerek “neden” diye gerçekle yüzleşmeye karar vermiş. 

Dokuz doğurup, kalpten gideceğine söylesin daha iyi değil mi? 

-Kalbim duracak, neden bana bu zulmü yapıyorsun, o kadar suçumu affettin de affetmeyecek suçum neymiş, söyle de öğreneyim, belki helalleşiriz. 

-Yok asla hakkımı helal etmem. 

-Peki söyle o zaman, çatlatma adamı… 

-Ben ki deveyim. Boyum, posum, hörgücüm her hayvandan farklı olduğumu, onlardan azametli olduğumu gösterir, öyleyim de. Günlerce susuz çölde gider, her türlü yükü yorulmadan taşırım. 

-Biliyorum ve onun için en çok seni seviyorum, diyerek Hasan Ağa tekrar devesini okşar ama deve hiddetle; 

-Ben sana nasıl hakkımı helal edeyim. Benim gibi önemli bir deveyi bir eşeğin peşine taktığın o kara günü hiç unutamıyorum. 

Hasan ağa devenin içerlendiği konuyu duyunca derin düşüncelere daldı; deve haklıydı, önde giden, önde olanın arkadakinden daha önemli bir konumda, daha kapasiteli, daha bilgili, daha görgülü olması lazımdı. Bir eşek deveyi çekerse olacağı buydu. 

-Haklısın, dedi Hasan ağa deveye, “bari hakkını helal et, senden binlerce defa özür dileyeyim” dedi ama deve; 

-Asla! Her türlü hakkımı helal ederim ama beni bir eşeğin arkasına bağlamanı affedemem, yapamam, bunu benden isteme, dedi. 

Hasan ağanın bu durum yüreğine oturdu. Günlerce yemeden içmeden kesildi. Kahveye gitmez, köy meydanında turlamaz oldu. 

Ve bir gün duydular ki, Hasan ağa devenin yanında vefat etmiş… 

Ama deveden helallik alarak mı gitmiş, almadan mı gitmiş işte orası tam bir muamma. Bütün köylünün en çok merak ettiği de bu. 


Naif Karabatak, 27.03.2025, Sonsuz Ark, Konuk Yazar, Maarif-i Vekâyi', Mizah




Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

 

Seçkin Deniz Twitter Akışı