Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Arab Failures: The Unspoken Complicity in Israel’s Genocide
Arap siyasetinin İsrail'e meydan okumadaki başarısızlığını geleneksel analizlerle (bölünmüşlük, genel zayıflık ve Filistin'e öncelik vermeme gibi) açıklamak resmin tamamını yansıtmıyor.
Araplar Benjamin Netanyahu hükümetine -ya da herhangi bir hükümete- meydan okuyamayacak kadar zayıf oldukları için İsrail'in Filistinlilere zulmettiği fikri, teoride Arap rejimlerinin Filistin etrafında birleşebileceğini ima etmektedir. Ancak bu görüş meseleyi aşırı basitleştirmektedir.
Filistin yanlısı pek çok iyi niyetli yorumcu uzun zamandır Arap ülkelerini birleşmeye, Washington'a İsrail'e verdiği sarsılmaz desteği yeniden değerlendirmesi için baskı yapmaya ve Gazze'ye yönelik kuşatmanın kaldırılması için kararlı adımlar atmaya çağırıyor.
Bu adımların bir değeri olsa da, gerçek çok daha karmaşık ve bu tür temenni dolu düşüncelerin Arap hükümetlerinin davranışlarını değiştirmesi pek olası değil. Bu rejimler daha ziyade Filistin'in kurtuluşunun ikincil öncelik olarak kaldığı bir tür statükoyu sürdürmek ya da ona geri dönmekle ilgilenmektedir.
İsrail'in 7 Ekim 2023'te Gazze'de başlattığı soykırımdan bu yana Arapların İsrail'e karşı tutumu en iyi ihtimalle zayıf, en kötü ihtimalle ise haince olmuştur.
Hatta bazı Arap hükümetleri Birleşmiş Milletler tartışmalarında Filistin direnişini kınayacak kadar ileri gitti. Çin ve Rusya gibi ülkeler en azından Gazze'ye acımasız bir kuşatma uygulayan İsrail işgal güçlerine yönelik 7 Ekim Hamas saldırısını bir bağlama oturtmaya çalışırken, Bahreyn gibi ülkeler suçu doğrudan Filistinlilerin üzerine attı.
Birkaç istisna dışında, Arap hükümetlerinin İsrail saldırısını anlamlı bir şekilde kınayan nispeten güçlü bir duruş geliştirmeleri haftalar hatta aylar aldı.
Retorik yavaş yavaş değişmeye başlasa da eylemler bunu takip etmedi. Yemen'deki Ensarullah hareketi ve diğer Arap devlet dışı aktörler abluka yoluyla İsrail üzerinde bir tür baskı kurmaya çalışırken, Arap ülkeleri bunun yerine İsrail'in izolasyonunun olası sonuçlarına dayanabilmesini sağlamaya çalıştı.
Bob Woodward, Savaş adlı kitabında bazı Arap hükümetlerinin dönemin ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a İsrail'in Filistin direnişini ezme çabalarına itirazları olmadığını söylediğini ifşa etti. Ancak bazıları, sakatlanmış Filistinli sivillerin medyada yer alan görüntülerinin kendi ülkelerinde huzursuzluk yaratabileceğinden endişe ediyordu.
Bu huzursuzluk hiçbir zaman gerçekleşmedi ve zamanla Gazze'deki soykırım, kıtlık ve yardım çığlıkları, Sudan'daki savaş ya da Suriye'deki çekişmelerden farklı olarak bir başka trajik olay olarak normalleştirildi.
Gazze'de 162.000'den fazla Filistinlinin öldürülmesi ve yaralanmasıyla sonuçlanan 15 aylık acımasız İsrail soykırımı boyunca, resmi Arap siyasi kurumları savaşı sona erdirme konusunda büyük ölçüde ilgisiz kaldı. ABD Biden yönetimi, Arapların bu eylemsizliğinden cesaret alarak, Gazze'de 15.000'den fazla çocuğun akla gelebilecek en acımasız şekillerde öldürülmesine rağmen, Arap ülkeleri ile İsrail arasında daha fazla normalleşme için baskı yapmaya devam etti.
Batı'nın ahlaki başarısızlıkları, uluslararası hukukun eksiklikleri ve Biden ile yönetiminin suç teşkil eden eylemleri, İsrail'in savaş suçlarına kalkan oluşturdukları için geniş çapta eleştirilirken, Arap hükümetlerinin bu vahşete olanak sağlamadaki suç ortaklığı genellikle göz ardı edilmektedir.
Aslında Araplar, İsrail'in Gazze'deki vahşetinde çoğu zaman fark ettiğimizden çok daha önemli bir rol oynamıştır. Bazıları sessizlikleriyle, bazıları ise İsrail ile doğrudan işbirliği yaparak.
Savaş boyunca, bazı Arap ülkelerinin Washington'da İsrail adına aktif olarak lobi faaliyetlerinde bulunduklarını ve Gazze'nin etnik temizlik yapılmadan yeniden inşa edilmesini amaçlayan Mısır-Arap Birliği önerisine karşı çıktıklarını gösteren raporlar ortaya çıktı - Trump Yönetimi ve İsrail tarafından desteklenen bir fikir.
Arap ülkeleri tarafından 4 Mart'taki zirvede oybirliğiyle kabul edilen Mısır önerisi, savaş sırasında Arap dünyası tarafından alınan en güçlü ve birleşik tutumu temsil ediyordu.
İsrail tarafından reddedilen ve ABD tarafından kabul görmeyen öneri, ABD'de etnik temizlik konusundaki söylemin değişmesine yardımcı oldu. Nihayetinde Trump'ın 12 Mart'ta İrlanda Başbakanı Micheál Martin ile yaptığı görüşmede “Kimse kimseyi Gazze'den kovmuyor” şeklindeki açıklamalarına yol açtı.
Bazı Arap devletlerinin nispeten güçlü tek Arap pozisyonuna aktif bir şekilde karşı çıkması, Filistin'deki Arap başarısızlıkları meselesinin sadece bölünmüşlük ya da beceriksizliğin ötesinde çok daha karanlık ve alaycı bir gerçekliği yansıttığına işaret ediyor. Bazı Araplar çıkarlarını, özgür bir Filistin'in sadece bir mesele değil, aynı zamanda bir tehdit olduğu İsrail ile aynı hizaya getirmektedir.
Aynı durum, Batı Şeria'daki her türlü direnişi bastırmak için İsrail ile el ele çalışmaya devam eden Ramallah'taki Filistin Yönetimi için de geçerlidir. Gazze'deki kaygısı soykırımı sona erdirmek değil, Filistinli rakiplerinin, özellikle de Hamas'ın marjinalleşmesini sağlamaktır.
Dolayısıyla Filistin Yönetimi'ni sadece 'zayıflıkla', 'yeterince çaba göstermemekle' ya da Filistin saflarını birleştirememekle suçlamak durumu yanlış okumaktır. Mahmud Abbas ve Filistin Yönetimi'ndeki müttefiklerinin öncelikleri çok daha farklı: Filistinliler üzerinde göreceli bir güç elde etmek ve bu gücü ancak İsrail'in askeri hakimiyetiyle sürdürebilmek.
Bunlar zor ama kritik gerçeklerdir, zira Arap birliğinin her şeyi çözeceği yönündeki yanlış varsayımdan uzaklaşarak konuşmayı yeniden çerçevelendirmemizi sağlarlar.
Birlik teorisindeki kusur, Arap rejimlerinin İsrail işgalini doğal olarak reddettiğini ve Filistin'i desteklediğini safça varsaymasıdır.
Bazı Arap hükümetleri İsrail'in suç teşkil eden davranışlarına karşı gerçekten öfkeliyken ve ABD'nin bölgedeki mantıksız politikaları nedeniyle giderek daha fazla hayal kırıklığına uğrarken, diğerleri kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor: İran'a karşı düşmanlıkları ve yükselen Arap devlet dışı aktörlerden duydukları korku. Hızla değişen dünya düzeninde iktidarlarını tehdit eden bölgedeki istikrarsızlıktan da aynı derecede endişe duyuyorlar.
Filistin'le dayanışma küresel Güney'den küresel çoğunluğa doğru giderek genişlerken, Araplar bölgedeki önemli siyasi değişimin doğrudan kendi konumlarına meydan okuyabileceğinden korkarak büyük ölçüde etkisiz kalmaktadır. Anlamadıkları şey ise sessizliklerinin ya da İsrail'e verdikleri aktif desteğin kendi çöküşlerine yol açabileceği.
Ramzy Baroud, 27 Mart 2025, CounterPunch
(Ramzy Baroud bir gazeteci ve The Palestine Chronicle'ın editörüdür. Kendisi beş kitabın yazarıdır. Son kitabı “These Chains Will Be Broken: Palestinian Stories of Struggle and Defiance in Israeli Prisons - Bu Zincirler Kırılacak: İsrail Hapishanelerinde Filistinlilerin Mücadele ve Meydan Okuma Öyküleri”Clarity Press, Atlanta). Dr. Baroud, İstanbul Zaim Üniversitesi (İZÜ) İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi'nde (CIGA) yerleşik olmayan Kıdemli Araştırma Görevlisidir.)
Eyüp Kaan, 21.04.2025, Sonsuz Ark, Çevirmen Yazar, Sonsuz Ark Çevirileri
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.