Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk
Mutfak tezgahında yanımda duruyordu Mahir; ne lazımsa telaşla arayıp buluyor, bulamadığını da telefonla karısına soruyordu.
Mutfak önlüğünü giymesini istedim. Şaşırdı önce, ‘Niye ki?’ dedi merakla. ‘Sen pişirmeyecek misin eti?’
‘Ben salata yapacağım!’ dedim. ‘Eti sen pişireceksin!’
‘Ben ne anlarım, Aziz Kardeşim!’ dedi isyankâr bir sesle. ‘Eti perişan ederim; iki lokma bir şey yedireceğiz sana, onu da berbat etmeyelim!’
Salata tahtasını ve bıçağı salata malzemelerinin yanına koydum sakince. ‘Çırak yetiştiriyorum ben genellikle!’ dedim sakin sakin. ‘İnsanlar sonsuza dek başkasına bağımlı kalmasınlar diye!’
Âşık Veysel’in sazıyla da buluşan sesi, Mahir’in çektiği acıyı derinleştiriyordu sanki.
‘Başka zaman çırak yetiştirsen olmaz mı, Azizim!’ dedi. ‘Bak, ben beceremem!’
Israr ettim. ‘Senin elinle yapacağın yemeği yemek istiyorum!’ dedim. ‘Hem ben misafirim!’
Kaçacağı yer kalmamıştı. Tavayı ocağa koydu, biraz ısındıktan sonra tavaya yeterince tereyağı eklemesini söyledim, sonra da tereyağı tam erimeden eti olduğu gibi tavaya dökmesini ve tahta bir çatalla karıştırması gerektiğini.
Dediklerimi olduğu gibi yerine getiriyordu. Ceketini çıkarmış, ama önlüğü giymemişti, ben de ısrar etmemiştim. Birazdan üstüne sıçratacağı yağı bekliyordum, ama son kez uyarmak gerekiyordu.
‘Gömleğin kaç para, Ağa?’ diye sordum ve ‘Bu arada, etin tamamı yağla temas edene ve rengi değişene kadar yavaş yavaş karıştır!’ diyerek onu yönlendirdim.
Şaşırdı, ‘Bilmem, hediyedir Gardaş!’ dedi. ‘Sen böyle şeyler sormazdın!’
‘Bir şey yok!’ dedim. ‘Birazdan yağ sıçrarsa yeni bir gömlek almak zorunda kalabilirsin de, ondan sordum!’
Tahta çatalı bıraktı elinden, ‘Vela havle!’ diyerek. Sonra söylene söylene önlüğü taktı: ‘Bu yaştan sonra mutfak önlüğü taktırdın ya bana Azizim, alacağın olsun!’
Ben salata malzemelerini tezgaha dizerken, tavadaki eti de gözlüyordum.
‘Her şeyin bir zamanı varmış, Ağa!’ dedim neşeyle. ‘Hem et pişirmesini öğreneceksin, bundan sonra canın ne zaman isterse o zaman yapıp yiyeceksin, hem de sevdiklerine yedireceksin; bunun kazaklıkla, kılıbıklıkla alakası yok. Kışkırtma kendini!’
Nitekim, tahta çatalı eline alıp eti karıştırmaya başlar başlamaz acemi sekmesiyle önlüğe yağ sıçratmasını başardı.
Ben kendimi tutamadım ve sesli bir şekilde güldüm:
‘Gömlek kurtuldu!’
Mahir gerçekten şaşkındı. Bir üstüne sıçrayan yağa bakıyordu, bir çatala, bir tavaya. Endişeli bakışlarla çatalı bıraktı ve hemen önlüğü öne doğru genişleterek gömleğe yağ bulaşıp bulaşmadığını kontrol etti.
Yüzünde bir gülümseme belirdi hemen, ‘Gömlek sağlam, Azizim!’ dedi. ‘Bu işi bildiğin belli!’
Etin rengi değişmişti. ‘Şimdi karıştırmayı bırak, kapağını kapat ve etin suyunu salmasını bekle!’ dedim.
Dediklerimi bir çırak titizliği ile yerine getirdi.
‘Şimdi ne yapacağım?’ diye sordu endişeyle. Ona yeni bir iş vereceğimden çekiniyordu.
‘Aslında, salata da yapsan güzel olurdu!’ dedim gülümseyerek. ‘Et yalnız yenmez, salata, üstüne bir de tatlı niyetine cacık!’
Şöyle bir baktı bana Mahir, kafasını eğdi, biraz düşündü, sonra, ‘Yav Azizim, aslında haklısın!’ dedi gülümseyerek. ‘Bu iş yarım olmaz; şu salata-cacık işini de önlüğü giymişken öğreneyim. Hem senin gibi bir öğretmeni bir daha bulamam!’
Et tavada suyunu salarken sık sık kontrol ettiriyordum, çünkü ustalık suyunu saldıktan sonra tekrar çekene kadar eti göz altında tutmak ve tam vaktinde de yağıyla kavrulmasını sağlamaktı. Et yanmamalıydı.
İkimiz ayaktaydık mutfak tezgahının önünde.
Önce bir tane domates aldım ve nohut büyüklüğünde doğradım, sonra kalanları ona doğrattım. Domatesleri genişçe bir salata tabağına koymasını söyledim. Sonra bir salatalık aldım, onu da aynı büyüklükte doğradım, diğer salatalığı da o doğradı ve domatesin üzerine döktü.
İşi kavramıştı. Soğanı, biberi, maydanozu ve naneyi de benim yönlendirmemle hep aynı büyüklükte doğradı ve salata tabağına üst üste dizdi.
İkimiz ayakta dolanıyorduk. Âşık Veysel’in türküsü bitmişti ve mutfaktaki bıçak tıkırtılarından başka bir şey duyulmuyordu.
Abese Suresinin 24-32. ayetlerini Arapça olarak okudum, salata tabağına dizili nimetlere bakarken.
‘Ne güzel okudun! Türkçesini de de hele, Azizim!’ dedi Mahir. ‘Allah, kitabında ne diyor bize!’
Okuduğum ayetlerin Türkçesini de açıkladım cümle cümle, vurguları öne çıkararak:
‘O halde insan şu yiyeceğine bir baksın! Gerçekten biz bolca su indirdik. Sonra toprağı uygun şekilde yardık. Oradan ekinler bitirdik. Üzüm bağları, sebzeler; zeytin ve hurma ağaçları; gür ağaçlı bahçeler; meyveler ve çayırlar; sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için.’
Durdu Mahir, bana baktı ve ‘Allah sonsuz merhamet sahibidir, Azizim!’ dedi, sonra esefle ekledi: ‘Bir de bize bak, ne şükrederiz ne hakkıyla ibadet ederiz. Allah affetsin bizi!’
‘Affeder inşaallah!’ dedim gülümseyerek. ‘Şimdi ete bakalım, salatayı sonra hangi tadı istiyorsak o tatla tatlandırırız!’
Yarım saatten fazla bir zaman geçmişti. Saat dokuza geliyordu. Et suyunu çekmişti, birazdan istediğimiz kıvamda pişmiş olacaktı. Etin tadına baktırdım, o kıvamı öğrenmesi için. Pideleri de yaprak büyüklüğünde keserek üstüne koyduk.
Sıra salatadaki tatları değiştirecek incelikleri anlatmaya gelmişti. Salatanın doğal tadını anlattım ona, zeytinyağı, limon ve tuzdan oluşan tat yelpazesini. Eğer sirke de katılırsa tadının değişeceğini, sirke yerine nar ekşisi konursa daha başka bir aroma doğacağını... Ve eğer sarımsak ezip katarsa bambaşka bir lezzetin ortaya çıkacağını.
Mahir, diğer tatları sonraya bırakarak, zeytinyağı, limon ve tuz kombinasyonunu seçti.
‘Ege’den getirttim bu zeytinyağını, Azizim!’ dedi neşeyle, elindeki özel tasarım zeytinyağı şişesini bana göstererek. ‘Çok değerli bir dostum, soğuk sıkım-ilk hasat diyerek gönderdi. Özel bir tadı var!’
‘Afiyet olsun!’ dedim neşesini paylaşarak. ‘Zeytinyağı ilaçtır, soğuk sıkım-ilk hasat zeytinyağı iki kere ilaçtır!’
Salatayı nasıl özenle karıştırması gerektiğini gösterdim. Bütün tatların, doğranmış malzemeleri hırpalamadan nasıl birbirine karıştırılması gerektiğini öğrendi. O esnada et pişmişti. Ocağın altını kapatmasını istedim. Kapağı kapalı olarak bir süre dinlenecekti et. Pideleri almıştık etin üstünden.
Sıra cacığa gelmişti.
Sıkıntı
Takip et: @SonsuzArk
- Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur.
- Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
- Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
- Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.