28 Nisan 2025 Pazartesi

SA11394/SD3469: CIA Görevlisi Reuel Marc Gerecht: 'Erdoğan Gözünü İsrail'e Dikti'

  Sonsuz Ark/ Evrensel Çerçeveye Yolculuk

Sonsuz Ark'ın Notu:
Çevirisini yayınladığımız metin, Siyonist Yahudilerin en etkili organlarından biri olan Demokrasileri Savunma Vakfı'nda (FDD) akademisyen olarak çalışan, Türkiye'de CIA adına çalışmış olan Reuel Marc Gerecht'e aittir ve Lübnan ve Suriye'de her yeri bombalayan Gazze'de soykırım yapan İsrail destekçisi bir organizmanın tetikçisi olarak ABD Başkanı Trump'ı kışkırtmakta ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırmaktadır. CHP'nin gerçek dışı söylemlerinin tekrarlayan bu CIA ajanının CHP ile koordinasyon halinde çalışıp çalışmadığı sorusu da cevaplanması gereken bir sorudur. Gerçekte Erdoğan ne yapıyor? 22 Nisan 2025'te Türkiye'yi ziyaret eden Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'in dediği gibi, "Erdoğan, Türk halkını muhteşem bir yere taşıyor."
Seçkin Deniz, 28.04.2025, Sonsuz Ark   


Erdoğan Sets His Sights on Israel

Türkiye Cumhuriyeti uçurumun kenarında. Müstakbel sultan Recep Tayyip Erdoğan ülkenin laik demokrasisini yıkarken, Başkan Donald Trump'ın bunu pek umursamadığı görülüyor. Ancak yakında Trump'ın dikkatini vermekten başka çaresi kalmayacak. Erdoğan içeride gücünü pekiştirip dışarıya yansıtmaya hazırlanırken, İsrail ile bir çatışmaya zemin hazırladı. Gerçekten de Türkiye, Ortadoğu'da Yahudi devleti için belki de en büyük tehlike olarak ortaya çıktı ve kaçınamayacağı bir çatışma tehdidini tırmandırdı.


© Diego Radames / Europa Press / Getty

Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi liberal muhaliflerini sindirdi, Türk basınının büyük bölümünü ele geçirdi, 2016'daki darbe girişimini bastırdıktan sonra özel bir gayretle Türk ordusunu tasfiye etti ve kadrosunu yeniden kurdu ve Türkiye'nin istihbarat servisini yeniledi. Geçtiğimiz ay, 2003 yılında başbakan olduğundan beri karşılaştığı en güçlü siyasi rakibi olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu tutukladı ve haksız yere terörist olmakla suçladı. (Seçkin Deniz'in notu: CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP'lilerin ihbarda bulunduğu ve tanıklık ettiği bir süreç sonunda yolsuzluktan tutuklanmıştır, ayrıca terör örgütü PKK ile organik işbirliği dolayısıyla da yargılanmaktadır) Erdoğan İmamoğlu'nun üniversite diplomasını bile iptal ederek teorik olarak cumhurbaşkanlığına aday olamayacağını ilan etti. Ülke protestolarla çalkalandı; rejim de buna karşılık olarak kontrolünü sıkılaştırdı ve yüzlerce göstericiyi tutukladı.

Erdoğan artan gücünü emperyalist amaçlara hizmet etmek için kullanmaya hazır görünüyor. Türk milliyetçiliği ve İslamcılığını Osmanlı İmparatorluğu'na duyulan yeni bir saygıyla birleştirerek, cumhuriyetin kurucusu Kemal Atatürk'ün bir zamanlar çizdiği rotayı tersine çevirdi. Atatürk, Türk kimliğini inançtan ziyade ulusa odaklayarak kısmen Osmanlı İmparatorluğu'nun bakiyesinden modern Türk devletini oluşturdu. Erdoğan'ı harekete geçiren şey, kendisini sultan halife ya da bir zamanlar söylediği gibi “şeriatın hizmetkarı” rolünde oynadığı bir tür neo-Osmanlı rüyasıdır. İçeride yönetimine karşı muhalefet olmasına rağmen Erdoğan'ın bu emeline giden makul bir yolu var. Gerçek şu ki, laik olanlar da dahil olmak üzere pek çok Türk, ülkelerinin, Türklerin endüstriyel iş arayan göçmenlerden ziyade korkulan işgalciler olduğu imparatorluk geçmişine karşı belli bir sevgi besliyor.

Erdoğan'ın büyük tasarımları arasında kendisini Müslüman dünyasının başlıca Siyonizm karşıtı savunucusu haline getirmek de var gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı Hamas liderlerini rutin olarak resmi ziyaretlerde ağırladı ve 7 Ekim saldırısının mimarlarından “kurtuluş grubu” olarak bahsetti. Geçen ayın sonlarında, Türkiye'nin en büyük camisinde, ibadet eden bir kalabalığa şunları söylediği bildirildi: “Allah, El-Kahhar -Fatih- ismi hürmetine İsrail'i yok etsin ve harap etsin.”

İsrail'e karşı Hamas'ı destekleyen Erdoğan, en azından 1980'lerden beri Türkiye'de, özellikle de laik solda yükselen Siyonizm ve antisemitizm dalgasına kapılmış durumda. Ancak Erdoğan'ın yeniden hizalanması, ülkenin önceki tarihinin olağanüstü bir şekilde tersine çevrilmesi anlamına geliyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye dünyanın en Batı yanlısı Müslüman çoğunluklu ülkesiydi. İsrail'i 1949'da tanıdı - bunu yapan ilk Müslüman ülke - ve 1952'den beri NATO üyesi. Ancak Türkiye'nin Batı ile ittifakı uzun süredir çalkantılı. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca Avrupa Birliği Türkiye'nin üyeliğe kabul edilmeyeceğini açıkça belirtti. ABD ve Avrupa da güneydoğuda toprak bütünlüğünü tehdit ettiğine inandığı Kürt gruplara karşı (Seçkin Deniz'in notu: ABD'nin kurduğu terör örgütü PKK kastediliyor, ancak bu örgüt Kürtleri temsil etmiyor) Ankara'nın yanında yer almadı. Erdoğan ise Batı'yı geleneksel Müslümanların yozlaşmış ve günahkar bulduğu değerlerin taşıyıcısı olarak nitelendiriyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı, ülkesinde uzun zamandır var olan ABD ve NATO'dan daha fazla uzaklaşma arzusunu yoğunlaştırdı; böylece Türkiye stratejik konumundan faydalanabilecek ve Batı dışındakiler de dahil olmak üzere dünyanın güçlü oyuncularını Ankara'nın alabileceği her şey için sıkıştırabilecekti. Ancak bunun en büyük istisnası, Erdoğan'ın İslamcı sempati ve hırslarının ticaret ve turizmi kısıtladığı ve muhalefeti alevlendirdiği İsrail oldu.

Erdoğan Batı'yı reddedip gözünü İsrail'e diktiğine göre Türkiye, Başbakan Benjamin Netanyahu için neredeyse diğer tüm ülkelerden daha fazla endişe verici olabilir. Silahlı kuvvetleri büyük, iyi donanımlı, nispeten iyi eğitimli ve 1 trilyon dolardan fazla bir GSYİH ile destekleniyor. İsrail'in yakın tarihli bir güvenlik değerlendirmesi olan Nagel Komisyonu raporu, komşu Suriye'deki askeri varlığı ve bölgedeki emperyalist emelleri nedeniyle Türkiye'yi büyüyen bir tehdit olarak tanımladı. Rapor, bu faktörlerin “doğrudan bir Türkiye-İsrail çatışması tehlikesini arttırabileceği” uyarısında bulundu.

Görünen o ki Trump iki ülke arasındaki gerilimi alevlenmeden bastırmaya hevesli. Geçen hafta Başbakan Benjamin Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında Trump kendisini potansiyel bir arabulucu olarak sundu: “Bibi, eğer Türkiye ile bir sorunun varsa,” dedi, “Gerçekten bunu çözebileceğimi düşünüyorum.”

Haklı olabilir. Pentagon ve Langley'in Ankara ile hala kapsamlı ilişkileri var ve bu da Washington'a Erdoğan'ı dizginlemek için kullanabileceği bir koz sağlıyor. Türk lider ilk döneminde Trump'tan Amerikan güçlerini Suriye'den çekmesini istediğinde Trump bunu kabul etmişti. (Ne de olsa Trump Erdoğan'ı bir “dost” olarak görüyordu.) Dönemin Savunma Bakanı James Mattis ve diğerleri Trump'a geri adım attırdı ama şimdi Başkan'ın etrafında, basın toplantısında övgüyle bahsettiği Erdoğan'la anlaşmayı engelleyecek böyle danışmanlar yok.

Trump'ın kullanabileceği havuçlardan biri Türkiye'yi Amerika'nın F-35 programına yeniden kabul etmek. Trump ilk döneminde Erdoğan'ın Rus uçaksavar bataryaları satın almasının ardından Ankara'ya bu değerli savaş uçaklarının satışını durdurmuştu. Ancak iki lider arasında geçen ay yapılan bir telefon görüşmesinde Trump'ın satışları yeniden başlatma ve yaptırımları kaldırma olasılığını değerlendirdiği bildirildi.

Erdoğan'ın bir sonraki adımını anlamak için İsrail'e karşı harekete geçebileceği Suriye'ye bakmak gerekiyor. Aralık ayında Esad rejimini deviren Hey'et Tahrir el-Şam (HTŞ) milislerine verdiği nakit, silah ve istihbarat desteği nedeniyle Erdoğan'ın elinde geniş bir koz var. Suriye, özellikle Türkiye sınırına yakın Kürt bölgelerinde parçalanmış, yoksul ve şiddet dolu bir ülke olarak kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Erdoğan, kısmen Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin evlerine dönmesi için, kısmen de Suriye'deki güç boşluğu, Suriye petrolünün çoğunu kontrol eden Kürtlerin işine yarayacağı için (Trump bu korumayı kaldırmazsa) düzenin yeniden tesis edilmesini istiyor olabilir.

İsrailliler, Türkiye'nin desteği ve yardımıyla HTŞ'nin, Hizbullah'ın Lübnan'dan oluşturduğu sınır ötesi tehdidi taklit edebilecek güçlü bir askeri güce dönüşmesinden endişe ediyor. (HTŞ liderlerinden biri İsrail'e saldırmayacağına dair söz vermiş olsa da diğer üyeler geçmişte bu ülkeye yönelik saldırıları desteklemişti). İsrail için daha da kötüsü Ankara'nın Suriye'deki üslerde hava ve deniz varlığı oluşturması senaryosu.

Şimdilik Türkiye Cumhurbaşkanı için en olası hareket tarzı, İsrail'e, özellikle de Filistinlilere yönelik saldırıları desteklemek için küçük ölçekli yollar bulmak. İsraillilerin bu olasılıktan endişe duymak için sebepleri var: Temmuz 2023'te Türkiye'den Gazze'ye yapılan ve Hamas'ın roket itici olarak kullandığı bir kimyasal olan amonyum klorür sevkiyatını durdurdular.

Trump yeni bir bölgesel savaş riskini azaltmak istiyorsa, Ankara'da daha fazla nüfuz sahibi olmanın yollarını bulması gerekecek. Erdoğan'a sadece dostum demek yeterli olmayacaktır.

Reuel Marc Gerecht, 19.04.2025, The Atlantic

(CIA adına Türkiye'de görev yapan Reuel Marc Gerecht, Demokrasileri Savunma Vakfı'nda (FDD) yerleşik akademisyendir.)

Seçkin Deniz, 28.04.2025, Sonsuz Ark, Çeviri, Çeviri ve Yansımalar



Sonsuz Ark'tan
  1. Sonsuz Ark'ta yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. 
  2. Sonsuz Ark linki verilerek kısmen alıntı yapılabilir.
  3. Sonsuz Ark yayınları Sonsuz Ark manifestosuna aykırı yayın yapan sitelerde yayınlanamaz.
  4. Sonsuz Ark Yayınlarının Kullanımına İlişkin Önemli Duyuru için lütfen tıklayınız.

Seçkin Deniz Twitter Akışı